GÜNÜN YAZILARI

Yarı-Başkanlıkta uzlaşılabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir anayasa yapmak istediklerini bunu da uzlaşarak yapmayı tercih edeceklerini ifade etti. Şimdilik taraflar sessiz. Ancak Ankara’da bir çıkış yolu bulabilir miyiz diye nabız yoklayanların olduğunu duyuyorum. Ankara sohbetlerimden çıkardığım derslerle şöyle bir yorum yaptım: Bizim yönetme geleneklerimiz Selçuklu İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar yarı başkanlık sayılacak bir sisteme daha çok benziyor. Bir tarafta üstün yönetim iradesini temsil eden padişah, öte tarafta başkanlığını daha çok devşirme kökenli sadrazamların oluşturduğu bakanlar kurulu. Bu iki güç arasında oluşan kuvvetler paylaşımı bir nevi kuvvetler ayrımı anlamına da yorumlanabilirdi. Yeni anayasa çabası içine girişilecekse-bence girişilmelidir- önce ‘Neden yeni bir anayasa?’ sorusuna cevap bulunmalıdır. Yarı başkanlık meselesinin üzerinde biraz düşünelim.

CHP: Heyecan için değişim

CHP değişimi tartışıyor. Ama bence eksik. Kemal Bey'in etrafındakiler “Neyi değiştireceksiniz“ diye tutturmuşlar. Anlatayım. Mağazalar vitrin değiştirir. Eskisi kötü olduğundan değil... Olası alıcıda heyecan yaratmak için. Parası olanlar mobilya değiştirir; eskisi kötü olduğundan değil. Gene parası olanlar her yıl farklı bir yere tatile giderler. Bir önceki kötü diye değil. Yeni bir şey görmek isterler.

Yeni İttihatçılığa dipnot (2) : Organik Bütünleşme

Yeni İttihatçılık devletle siyaset, devletle toplum ve siyasetle toplum arasında birbirini tamamlayan ve destekleyen bir organik bütünleşme tasavvur ediyor. 2016 yılından bu yana da iktidar sayesinde bu bütünleşme adım adım hayata geçiyor. Yeni anayasa söz konusu yeni rejimin (tüm benlik, kimlik ve vatandaşlık nitelikleriyle birlikte) meşruiyetini ve ilanihaye kalıcılığını ilan etme hamlesi olarak planlanıyor. Yaşananların çoğu basit, ilkel, niteliksiz, ham, hatta pespaye gözükebilir. Gerçekten de öyle… Ama ülkeyi geri dönüşü olmayabilecek bir yöne doğru götürüyor. Yaşanmakta olanların bir bütün olarak derinliğini ve ciddiyetini kavrayamayanların elinde ise, hüsran dışında bir şey kalmayacak gözüküyor.

Necip Fazıl ve Sezai Karakoç hangi zinciri kırdı?

Muhafazakâr dünya neden bir Yaşar Kemal çıkaramadı? Bir Orhan Pamukları, bir Nazım Hikmetleri neden yoktur? Bir Ahmet Kaya neden oradan kafa kaldırmaz? Raif Cilasun da ilginç ve kendine özgü bir muhafazakâr romancıdır ama uluslararası olamamıştır. Bu tartışma içinde Necip Fazıl ve Sezai Karakoç öne çıkıyor. Onları diğer muhafazakâr sanatçılardan farklı yapan ne?
- Advertisement -

Erdoğan’ın ‘özgürlükçü’ sözlerinin gerçek sanıldığı o birkaç saatin öğrettikleri

Erdoğan’ın “yeme-içme kültürü” hakkındaki -gerçek olmadığı sonradan ortaya çıkan- ‘özgürlükçü’ çıkışını yorumlayan seküler sosyal medya kullanıcılarının neredeyse tamamı onun bu fazla radikal sözleri sarf etmesinde bir inandırıcılık sorunu görmedi, onların Erdoğan’a ait olduğuna inandı. Bizatihi bunun ve ilaveten yaptıkları yorumların içeriğinin muhalif ruh halini anlamada önemli ipuçları barındırdığını düşünüyorum. İktidar destekçilerinin -sözlerin içeriğinden memnun olmasalar bile- sessiz kalmaları da irdelenmeye değer; özellikle de benzer durumlarda muhalif seçmenlerin kendi partilerine karşı yönelttiği ani, hızlı ve sert tepkilerle karşılaştırıldığında…

En Son Çıkanlar