GÜNÜN YAZILARI

Müzmin kınamalardan eleştiriye bir yol çıkar mı?

Seçim sonrası AK Parti çevrelerinden gelen eleştiriler kötülük problemiyle boğuşan ilahiyatçıları hatırlatıyor. Tanrısal olanı, mutlak iyi olanı arızi olandan ayırt etme çabası adeta. Bütün bir hatalar yığınının failsiz bırakılması yahut “Akapeliler” ya da çalışmayan partililer gibi bir kategoriye bütün suçu yıkıp, ardından yapılan bir eleştirinin konformizmi. Eleştiri belli bir aşamaya geldiğinde “Reis” e daha güçlü destek çıkılacağına dair tövbeler ediliyor, antlar içiliyor. Ama bu rejimi Erdoğan inşa etti. Değişimi hatta yıkımı onun eliyle mümkün. O değiştirmez veya yıkmazsa, ardından gelenin şimdikinden daha iyisini yapacağının herhangi bir garantisi yok. Bu özeleştirinin yapılmamasının maliyeti muhalefet içinde buna uygun aktörlerin mevzi kazanması ve Erdoğan tipi devletçiliğin devralındığı bir iktidar dönemi olur.

Üç aşağı beş yukarı sıfıra sıfır, elde var sıfır

Mücahit Bilici’nin, Türkiye’de felsefe ilgisinin artmasıyla ilgili görüşüne katılıyorum; hatta bu somut verilerle de ortaya konabilir. Bilici belki felsefe terimini daha geniş anlamda kullanmıştır, ama dar (belki akademik) anlamıyla da felsefe konusunda bir tomurcuklanma var. Aslında bizde felsefe eskiden beri - dönemin koşullarına göre değişen isimlerle elbette - okunur. Ama bir tartışma açmaz, ya da yaratıcı bir üretime evrilmez. Bizde bu okuma tamamıyla araçsaldır.

İki benzemez, birbirlerine benzemeye başladı: İsrail ve Rusya

Rusya açıklanmış resmi nükleer güç. İsrail ise resmi olmayan nükleer güç. Her iki ülke de kendilerini hukukun üstünde görüyor. İsrail, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD destekli. Adeta vetosu var; ABD sayesinde. Rusya ise veto hakkına sahip Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olduğundan. İsrail ve Rusya Uluslararası Adalet Divanı kararlarını zorunlu görmüyor.Her iki ülke de soykırım ithamıyla Adalet Divanı önündeler.

Zaman…

Tüm toplumlar için kural olan kriz, istisna olan istikrardır. Zira krizler toplumların değişmesini ifade ederler. Yeni teknolojik girdiler, yeni sorunlar, yeni talepler toplumları kendi iç dengelerini, yönetim yapılarını, geleneklerini ve kurallarını sürekli değiştirmeye iter. Bu değişim, doğal olarak çıkar kavgalarıyla, ideolojik itişmelerle iç içe girer. Bunların ürettiği çatışmalar, yani krizler, ancak sistem tarafından bir talep göstergesi olarak kabul edilir ve entegrasyon yoluyla çözülürse biter ve değişim daha bir başkasına yerini bırakmak üzere yol alır. Türkiye uzun süredir böyle bir “değişim krizi”nin içinde. Krizlerin her geçen yıl derinleşmesi, “kendi etrafında dönen bir yılan” gibi “fasit bir daire” görüntüsü vermesi, bunların ardındaki değişim dalgasının sistem tarafından reddedilmesinden kaynaklandı.
- Advertisement -

Bana kimle bayramlaştığını söyle…

2015’e kadar partiler arası bayramlaşma listesi en uzun parti AK Parti’ydi. Bugün ise CHP. Yani çok uzun yıllar boyunca AK Parti’nin durduğu her partiyle diyalog halindeki merkezi pozisyonda bugün CHP var. Kapsayıcılık siyasette hala en kritik kavramlardan biri olmaya devam ediyor. Bayramlaşma listesi uzadıkça partilerin oyları arttı, kısaldıkça azaldı. Yani bayramda partiler arası ziyaretler deyip geçmeyin.

En Son Çıkanlar