GÜNÜN YAZILARI

Muhalif medya ‘seçilecek aday’ dayatmasıyla Kılıçdaroğlu’nu dışladı

Seçime giden süreçte; Kılıçdaroğlu, sakin ve toplumu uzlaştırıcı bir siyasetle etki alanını genişletmeye çalışırken, “muhalefetin medyası” olarak düşündüğümüz kanallarda, gazetelerde, sosyal medya alanlarında; dışlayıcı ve militan dil daha etkindi. Kılıçdaroğlu “helalleşme” diyor, medya “şeriatçılarla, tarikatçılarla iş birliği hatadır” karşılığını veriyordu.

100 yıldır gereği yerine getirilememiş Lozan’ın gizli olmayan iki maddesi

Gizli değil, açık, aleni, 100 yıl önce bütün dünyanın gözü önünde altına imza atılmış Meclis’te kabul edilmiş, 100 yıldır herkesin ulaşacağı bir mesafede duran Lozan Anlaşması’nın 38 ve 39’uncu maddeleri bunlar. Üzerinden 100 yıl geçtiği için belki hatırlamak zor olabilir.

Lozan: 100 yıl sonra ayakta kalan tek anlaşma

Diplomaside taraflardan birisi tam zaferle çıktığını iddia ederse o antlaşma zaman içinde çöker. 1919 yılında Birinci Dünya harbi sonunda Almanya’ya getirilen ağır koşullar nedeniyle Hitler ve sonradan 2’nci Dünya Harbi çıktı. Lozan’da almak için ısrar edip alamadığımız yer Kerkük’tür. Onu da Adalet Divanı kararı ile kaybettik. Lozan Antlaşması 100 yıl sonra ayakta. Belki de ayakta kalan tek antlaşma. Maalesef kutlamayı bile çekişmeler nedeniyle bilemiyoruz. Yazık…

Yedinci yılda Gülen’in ‘dizinin dibinden’ gelen itiraf: “İçimizden birileri Gülen’i Akar’ın darbe yapacağına inandırdı”

2021’de kaleme aldığı “Cemaat İçeriden Adım Adım 15 Temmuz’a Nasıl Sürüklendi” başlıklı uzun yazı dizisi nedeniyle ‘Cemaatin övündüğü gazeteci’den ‘Cemaat haini gazeteci’ye dönüşen Ahmet Dönmez’in yazdıkları, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Fethullah Gülen’e en yakın isim olan ‘molla’ Osman Şimşek tarafından doğrulandı: “İlk defa burada söyleyeceğim bunu, söylemek ihtiyacı hissediyorum. Biz hizmet hareketi olarak çok büyük bir tuzağa çekildik. Sırtımızdan büyük bıçaklandık, büyük hançerlendik. O şer ekip herkesi mutlaka bir şey olacağına inandırdı.”
- Advertisement -

Avrupa Birliği’ne dönüş mümkün mü?

AB üyelerinin Türkiye’ye uzun bir aradan sonra yeniden ellerini uzatmakla beraber, herhangi bir adım atmadan önce bir bekle gör yaklaşımı içinde oldukları söylenebilir. Sonuç bildirisine bakılırsa Kıbrıs konusu ve insan hakları meselesi, onlar için en öncelikli konular olarak görülebilir. İçeride yapılacak reformların iktidar için bedeli çok yüksek olacaktır. Özellikle 2016’dan bu yana inşa edilmiş olan çoğulcu değil çoğunlukçu demokrasi olarak adlandırılabilecek sistemin en azından kısmen geriye döndürülmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması gerekecektir ki iktidarın böyle bir şeye yanaşacağına ben herhangi bir ihtimal vermiyorum. Tabii yanılmak isterim.

En Son Çıkanlar