GÜNÜN YAZILARI

Filistin çıkmazı

Geçmişte çok daha önemsiz olaylar karşısında iktidarın ilk işi Büyükelçilerin karşılıklı olarak geri çekilmesini sağlamak iken bu defaki ihtiyat ilişkilerin muayyen bir noktadan daha ileri gidecek şekilde bozulmasını istemediğini gösteriyor. Zaten Kazakistan dönüşünde yaptığı açıklamalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan niyetinin İsrail ile köprüleri tamamen atmak olmadığını açıkça beyan etmiştir. Özetle, her iki tarafın da farklı ölçülerde de olsa sayısız cürümlerden sorumlu olduğu ve ikisinin de masum olmadığı bir savaşta sadece bir tarafı tutmak her bakımdan yanlıştır. Batı bile İsrail’in karşı taarruzunun ölçüsü kaçmaya başladıktan sonra daha dengeli bir tavır almak suretiyle inandırıcılığını muhafaza edebilmektedir. Keşke iktidar aynı şekilde hareket ederek kapıları tamamen kapatmamış olsaydı.

Çin’in İpek Yolu’na yeni rakip: AB’nin Global Gateway (Küresel Geçit) Projesi

Çin, devlet şirketlerine emir vererek süratle hareket edebiliyor. Ama AB’de işler öyle yürümüyor. Küresel Geçit projesinin iki zorluğu daha var: Hangi projelere önem verileceği ve özel şirketlerin nasıl teşvik edileceği. 27 ülke arasında kararlar kolay alınmıyor. (…) Gateway yani geçit sanki farklı ve yeni bir açılıma geçiş gibi. Aslında bunlar için ortaya “Küresel Geçit” koymaya gerek yok. Bunlar ilan edilmeden de yapılabilir şeyler. Ama siyasal bakımdan AB’nin de küresel bir varlık görünmesi gerekiyor anlaşılan.

Milliyetçi Siyonizm

Milliyetçi Siyonizm; kimseyi anlamak ve kimseyle uzlaşmak gibi bir dert taşımıyor, doğruluğundan zerre şüphe duymuyor ve düşman gördüğüne her kötülüğü yapma hakkını kendinde buluyor. İşte dünya tam bir aydır, bu milliyetçi Siyonizm’in ne kadar büyük bir felakete yol açtığını tecrübe ediyor.

Mamoste Ergun Özbudun

Ergun Hoca, tipik anlamıyla cumhuriyet elitini temsil eden bir aileden geliyordu. 14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra uzun süre CHP rozetiyle dolaştığını anlatırdı bana gülümseyerek. Yanına girince Kürtçe “hewale delal, serçava” (sevgili arkadaşım, baş-göz üstüne) diyerek selamlaşırdık, ben Mamoste “çawani başı” (nasılsın) diye sorardım, o da “ez başım tu çawani” (ben iyiyim sen nasılsın?) diye cevaplardı. En son ziyaretimde “Hocam Ankara’ya neden geldiniz?” diye sormuştum. “İstanbul Şehir Üniversitesi Marmara Üniversitesine devredildikten sonra bir sürü yere başvurdum ama beni almadılar. Demek ki liyakatli görmediler herhalde, artık bir şeyler yazmak gelmiyor içimden, sadece fıkra yazıyorum bu aralar” dedi sigarasından son bir yudumu alarak ve külün yere düşmemesi için itinalı davranarak beni yolcu etti.
- Advertisement -

“Bu genç kız artist olmak istiyor”

Öyle filmlerin finali hep, son karesinde, eğreti kadrajında sallanan/titreyen solgun bir “SON” yazısı yerine, Attilâ İlhan’ın o “vahim” şiiriyle geliyor sanki: “korkular su mudur süzülür parmaklarından /camlarda buğulanır soğuktan yalnızlığı /içinde bir ürperme eski yanılgılardan /aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı /kimliğini öğreniyor her defa başkasından”…

En Son Çıkanlar