Akşener’in yıktığını söylediği ve bugün pek hatırlanmayan Refah-Ana neydi ve ne yaparak Akşener bu koalisyonu engellemişti? Bu kısım üzerinde pek duran olmadı.
Halbuki, yakın tarihimizin en ibretlik olaylarından biriydi bu.
Şayet HDP, Kürt meselesinin çözümünü odak noktası olarak alıp bu eksende makul politikalar sürdürseydi, o zaman diğer partiler de bir cüzzamlıdan kaçarcasına HDP’den uzaklaşmazdı. HDP, sanki ana muhalefet partisiymiş ve yarın ilk iktidar değişiminde ülke yönetimi kendi eline geçekmiş gibi hareket ediyor. İktidar olmayı öncelikli hedef olarak önüne koyup hem mevcut iktidarı, hem de iktidar olmaya aday ana muhalefeti karşısına alıyor.
“Her ulusal bayramda onu yücelten söylevler çekiyor, yazılar yazıyoruz; şimdiye dek söylenmemiş bir övgü cümlesi bulmak için kafamızı zorluyor, birbirimizle yarışıyoruz. Ama askerler, kurumsallaşan törenlerinde hepimizi geçiyor: Kara Harp Okulu’nda yoklama yapılırken, onun okul numarasını okuyup ‘İçimizde’ diye bağırıyor, şehirlerimizin kurtuluş bayramlarında büstünü kucaklayıp koşturuyorlar…” (Mete Tunçay).
AK Parti yeri geldiğinde, HDP bir yana PKK ile bile görüşür. Lakin söz konusu muhalefet olunca durumlar değişir. PKK şöyle dursun, muhalefet, Meclis’in üçüncü büyük partisi olan HDP‘ye az buçuk yanaşmaya görsün, AK Parti kıyameti kopartır. Mamafih, konuları kendine yontma, kendi yapıp ettiklerini hep haklı ve başkalarını hep haksız bulma tavrı bir tek iktidarda yok. Muhalefet de aynı hastalıkla malul.
Dünyaya farklı pencerelerden bakan iki ailenin çelişmelerle dolu yolculuğu, usta bir senaristin ve yönetmenin elinde, hayatımızın kırılma noktalarını önümüze seriyor. TV dizilerinin o kadar da meraklısı değilim. Ama bizim evde olsun, sokakta olsun diziler hayatımızın önemli bir parçası olmayı sürdürüyor. Kızılcık Şerbeti dizisinin tanıtım videoları ilgimi çekti. Toplumsal fay hatlarını içeren çelişmeleri gündeme getireceği belli oluyordu.