Kemal Varol’un aynı adlı romanından Özcan Alper’in çektiği “Âşıklar Bayramı” filmi: “Babalar hep yarım kalır” ama babalar da evlatlarını yarım bırakır; bazen hayatlarıyla bazen ölümleriyle. Ya da Yusuf’un hikâyesinde olduğu gibi, hem hayatları hem de ölümleriyle…
Bilindiği üzere tarihi kişilerle ilgili değerlendirmeler zaman içinde değişebilmektedir. Bunu ülkemizde de görüyoruz. Belki de ülkeye uzun bir aradan sonra demokrasi denemesi yaşattığı için Gorbaçov’un savaş ve şiddet karşıtlığının halkı tarafından daha olumlu değerlendirildiği, buna karşılık ülkeyi askeri hezimet ve kargaşaya sürüklediği için Putin’in oturduğu tahttan indirilip lanetlendiği günleri de göreceğiz. Kesin olan bir şey varsa o da Gorbaçov’un 1990 yılında aldığı Nobel Barış Ödülünün Putin’e verilmeyeceğidir!
Orada o büyük mesele dururken de doğal olarak Kürt yönetmenler politik sorunlarla bağlanıp kalıyorlar. Ali Kemal Çınar, ama, bu meselenin hiçbir zaman “iç rahatlatıcı” hâle gelemeyeceğini düşündüğünden olsa gerek, onu bir kenara bırakıp kendi içine, insanın içine bakmayı, orada gördüklerini anlatmayı tercih ediyor. Bu minvalde “Kürt sineması” diye bir tanım yapılmasının sınırlayıcılığına dikkat çekiyor. Toplumsal olanın geniş kadraj mecburiyetini arka plana atıp, yakın plandan şehirli Kürtlere bakıyor. Bence ufuk açıcı bir bakış bu. Çünkü, biraz da klişe hâliyle, “politik kimlikler” kişisel olanı saklamakta birebir.
Multimilyoner Tayfur çilingir sofrasında Emmoğlu’yla kafa çekiyor. Emmoğlusu ona ayıp olmasın diye bağlamasını bırakmış, belki de muhtarın “Bitnik” oğlunun gitarını çalıyor. Ama o ne! Bir an Mercedes’in içinde tek başına oturan bir “sosyete kızı”nı görüyoruz: “Paranormal Aktivite”. Aslında öyle bir kadın yok ama kamerada görünüyor. Ardından başta imam, arkada cemaat bir tabut geçiyor şarkılı, türkülü çilingir sofrasının hemen yanından. “Paranormal Aktivite 2”, tüylerimiz ürperiyor.
1950’lerin sonunda İran’a bakınca Süreyyacılar ve Farahçılar olarak bölünen dünya, bugün bütün olarak Mahsa’nın ve onun için mücadele edenlerin yanında.
Ama İranlılar ilk kez sokağa çıkmıyor ve ilk kez de elleri boş evlerine dönmeyecek.
Çünkü hala ortada elle tutulacak bir alternatif yok.Ama İran’a bakınca hala meselenin İslamcıların başının yeterince ezilmemiş olmasını zannedenler bunun çok farkında görülmüyor.