GÜNÜN YAZILARI

Avrupa Birliği’ne dönüş mümkün mü?

AB üyelerinin Türkiye’ye uzun bir aradan sonra yeniden ellerini uzatmakla beraber, herhangi bir adım atmadan önce bir bekle gör yaklaşımı içinde oldukları söylenebilir. Sonuç bildirisine bakılırsa Kıbrıs konusu ve insan hakları meselesi, onlar için en öncelikli konular olarak görülebilir. İçeride yapılacak reformların iktidar için bedeli çok yüksek olacaktır. Özellikle 2016’dan bu yana inşa edilmiş olan çoğulcu değil çoğunlukçu demokrasi olarak adlandırılabilecek sistemin en azından kısmen geriye döndürülmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması gerekecektir ki iktidarın böyle bir şeye yanaşacağına ben herhangi bir ihtimal vermiyorum. Tabii yanılmak isterim.

Rusya’da neler oluyor?

Ukrayna harbi ve Wagner’in başı Prigozhin isyanı Putin otoritesini bir ölçüde sarstı. Ama ölümcül bir darbe vurmadı. Nasıl FETÖ kalkışması Erdoğan’a darbe vurmadı ve aksine onu kuvvetlendirdi ise Wagner isyanı da Putin’i kuvvetlendirmiş olabilir. Putin’in Prigozhin’i karşısına alıp konuşması belki de bu güvenden geliyor. İşin ilginç yanı Putin siyasal rakibi Navalni’yi hapsettirmişken isyan eden Wagner’in başının B.Rusya’ya gitmesini kabullenmiştir. Acaba harbin gidişatından memnun olmayan bazı generaller ve halk arasında Progozhin’e sempati var mı?! Harbin gerekliliği ve yönetimi konusunda da askeri kanatta çatlaklar olduğu ortaya çıkmıştır. Wagner kalıntılarını temizlemek zaman alabilir.

İçerikten yoksun bir değişim

CHP’de içerikten yoksun bir değişim tartışması yapılıyor. “Değişim” kavramının cazibesinden ötürü herkes, hatta fiili olarak değişime karşı duranlar bile, değişimden yana olduğunu belirtiyor ama bu değişimin yöntemi ve muhtevası hakkında kallavi tek bir laf etmiyor.

KİTAP |”Hiçbir millet İran kadar özgürlüğü için kanını dökmemiştir.”

Alfa yayınları, yakın zamanda Abbas Kiyarüstemi İle Söyleşiler adıyla heyecan verici bir kitap yayımladı. Mehdi Muzaffer Sâveci’nin yaptığı söyleşileri Mehmet Akif Koç Farsça’dan tercüme etmiş. Bu benim ona dair okuduğum ilk kitap. Kitabın bir yerinde şöyle diyor: “Hiçbir millet İran kadar özgürlüğü için kanını dökmemiştir.” Bu durum her yönetmeni ister istemez bir özgürlük savaşçısına dönüştürür. Kiyarüstemi de bunun farkındadır.
- Advertisement -

Dikkat! Pespembe “Barbie” deneyimi sizi ummadığınız hislere sürükleyebilir!

Pembe tişörtlü, pembe şortlu, pembe küpeli, pembe tokalı gençler sıradışı bir hareket serbestisi içinde. Nedense çok da uzun olmayan reklamlardan sonra film başlıyor, 10 dakika geçiyor, 20 dakika geçiyor, bir türlü yerleşemiyoruz. Deprem efekti yaratan güçlü adımlarla koltukların yanındaki geniş basamaklı merdivenleri dolayısıyla oturduğumuz koltukları sarsa sarsa inip çıkıyorlar. Sonuçta Tarkovski izlemeyeceğiz, “Barbie” bu filmin adı diyoruz kendimize ama bu kadarı da, insana kendini azıcık dinozor hissettiriyor. Ama gevşeyelim, tadına varmaya çalışalım bari. Her türlü fikre açık olmak da bizim kuşakların ayrı bir görevi ne de olsa.

En Son Çıkanlar