GÜNÜN YAZILARI

Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu?

Son mahkeme kararına kadar, çevremdekilerin çoğu, kazanma şansını yüksek gördükleri İmamoğlu’nu tercih ediyordu. İmamoğlu’nun görece gençliği ve ataklığı bir avantaj olsa da bazı dezavantajlarını da gözlemlemek mümkün. Bu dönem seçilecek cumhurbaşkanı, eğer Meclis’teki çoğunluk imkan verirse, parlamenter sisteme geçişin de önderliğini yapacak. Bir anlamda 6’lı masayı sürdürecek. Bunun için ciddi bir siyasi esneklik göstermesi, ortaklarının güvenini kazanması gerekiyor.

Hesap kapandı

Messi final maçında iki gol birden attı ve kupayı öperek onu Maradona’ya armağan etti. Yani Tanrı’nın Eli’nin ruhu da şad oldu… Final maçı yüreğimizi ağzımıza getirdi. Ve bunun için de daha bir zevkli oldu. Messi vuslata erdiğinde, sosyal medyada Messi’nin Arjantin’e, futbolun da Messi’ye bir dünya kupası borcu olduğunu, artık borçların ödendiğini, hesabın kapandığını yazmıştım… Kapandı ve film, olması gerektiği gibi mutlu sonla bitti.

Yeni İttihatçılığın Müsvedde Tarihi’ne dipnot (ve bir anekdot)

Erdoğan zihniyet, kültür ve ideolojik açıdan zaten devlet ve devletçiliğe uzak değildi. Ama Kemalist laik devlet tasavvuru muhafazakârları dışladığı ve (nihayette) aşağıladığı oranda devlete uzak ‘kalmıştı’. Onun dünyasında devlet, onu ‘şu an’ sahiplenenler ‘yanlış’ olduğu için olumsuz bir etkendi. Nitekim tam da bu nedenle Gülen cemaatinin devlete nüfuz etmesi (2003-2010 aralığında) AK Parti için bir ‘yanlışın düzeltilmesi’ anlamına geldi.

Masa yumruklayarak seçim kazanılır mı?

Önce masadaki partileri bir kere daha hatırlayalım. Jobbik, MSZP, DK, LMP, Momentum ve Dialogue. Yani konumuz Macaristan. Altılı ittifak aday seçimi sürecinde kendi kendini yiyip bitirmiş, enerjisini tüketmiş, küskünlükler, dargınlıklarla heyecanını kaybetmiş seçim kampanyasında Orban’a söyleyecek bir şey pek kalmamıştı.
- Advertisement -

AB ile ilişkiler: Kaybedilmiş bir yıl daha

AB Zirvesinin sonuç bildirgesinde ülkemiz ile ilgili bölümde ilk dikkatimi çeken, Türkiye’de büyük bir başarı olarak takdim edilen ülkemizin adının yabancı dillerde de Türkçe adıyla yer alması kuralına AB kurumlarının uymuş olmasıdır. Bu belgede adı geçen hiçbir ülkenin kendi ülke adlarına ilişkin böyle bir istekte bulunmamış olması da ilginçtir. Ancak 35 sayfalık bu belgede iktidarımızı memnun edecek başka bir noktaya pek rastlamadım.

En Son Çıkanlar