Seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı ve parlamento çoğunluğunun farklı partilerden veya ittifaklardan olması halinde TBMM genel bir siyasi tercih olarak Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle aynı konularda kanun çıkarma yolunu büyük olasılıkla tercih edecektir. Böylelikle Cumhurbaşkanı’nın ilk elden düzenlemelerinin ve ilk elden düzenleyeceği alanların olabildiğince sınırlı tutulması bilinçli bir tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Bu durumlarda Cumhurbaşkanı, kararnamelerini hükümsüz hale getirecek kanunları veto etmeyi tercih edebilir. Ancak TBMM’nin, geri gönderilen kanunları üye tamsayısının salt çoğunluğuyla aynen kabul etmesi durumunda, Cumhurbaşkanı geri gönderilen kanunları bir daha geri gönderememekte, yayımlamak zorunda kalmaktadır.
Ekranımdaki filmatik kraliyetleri en çok o tahtlara kurulan kralla kraliçenin huzuruna çıkanları “Çekilebilirsiniz”, “Alın götürün bunu…” gibi birçok anlama gelen, kulu farklı akıbetlere sürükleyebilen baş ve orta parmak işaretiyle hatırlıyorum. Dışarıya doğru hafifçe kıpırdatılan, her kıvamda “Çek git” diyen iki parmak, kibrin, yeninden gözüken zulmün, tehdidin tarihi sembolü… O yüzden krallık ihtirasını, otoriteyi ellerinden, el dilinden, hatta kaldırdığı tek parmağından bile tanıyoruz.
Herkesin bildiği gibi, Türk devletinin Kürtlerle bir sorunu yoktur, Kürtleri çok sever. Mümkün olsa her birini her gün tek tek kucaklamak, bağrına basmak ister. Sadece “terörist” Kürtleri sevmez devlet. O başkadır, o başka. Terörist başka şey, Kürt başka şey. Oysa Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanı Albay Yılmaz Kırgel, ister terörist ister futbolcu olsun, bütün Kürtleri “eze eze” yenmek istemektedir. Demek ki, Kırgel Türk devleti gibi düşünmemektedir.
Kılıçdaroğlu’nun, bu çıkışı yapmasının temel nedeni muhafazakar çevrelerdeki endişeler. “İktidar değiştiğinde ya eski yasakçı zihniyet hortlarsa, bazı alanlarda elde ettiğimiz imkanları kaybedersek” diyorlar. Gerçekten de laik çevrelerde az da olsa bazı rövanşist eğilimleri görebiliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı kutuplaşmayı, gerilimleri aşmayı hedefliyor. Muhalif medyadaki tepkisel havaya bakınca CHP liderinin çıkışı iyice anlamlı hale geliyor.
Dünya “sahasında” bir oyun oynanıyor. Kimin kazanacağının masa başlarında, karargâhlarda, plazalarda tayin edildiği bir başka oyun da sürüyor. Bu ikinci oyun hep vardı, yeni bir şey değil. Eğer daha öncesi yoksa bile, ta Platon’dan bu yana, kimin kazanmayı hak ettiğinin saha dışında belirlenmesi gerektiği “teorisi” vardı.