GÜNÜN YAZILARI

Asıl yenilgi ‘yerlileri’ anlamamak mı acaba?

Laik kesim kendi tarihsel üstünlüğünden o denli emin ki ‘Yerlileri’ anlamamak bir yana, onları kendi rasyonalitesi ışığında, yapaylaştırarak kategorize ediyor ve böylece anlama imkanını hepten elden kaçırıyor. Ne yazık ki bu ‘rüya’ kısa zamanda bitecek ve laik kesim akut bir ‘yabancılaşma’ sorunu ile karşı karşıya olduğunu hissedecek. Çünkü laiklerin ‘öteki’ dedikleri artık ‘yerli’… Ve laikler de artık ‘yabancı’. Aralarından yerlileşmek isteyenler varsa bunun yolu ‘millileşmeden’ geçiyor. Diğer deyişle yabancılıktan kurtulmak için önce (yeni) devlete biat etmeniz gerek. Bu sayede yerliliğe (kimlik olarak olmasa da) siyaseten yaklaşmanız mümkün.

Paris’te gazetecilik de bir başkadır

Paris’te aşk gibi özgür gazetecilik de bir başka yaşanıyor. Aslında gerçek bir tatil bu. Birkaç günlüğüne de olsa ülkeden uzaklaşıp Paris’te muhalifliğin, ifade hürriyetinin, gazeteciliğin, protesto hakkının keyfini çıkarıyorsun. Ne de olsa Paris’te Fransız polisini eleştirmek, protestocuları tutmak, “iç savaş”, “savaş gibi”, “turistler şehri terk ediyor” demek, Fransa’nın sömürgeci geçmişinden girip, Fransızların kibrinden, Macron’un ırkçılığından çıkmak serbest. Bunları bilmek ne büyük konfor ve güvence.

CHP solculaşırken bazıları sağa kaydı sanıyor

Kılıçdaroğlu sağcıysa Deniz Baykal CHP’si bu durumda daha solcu mu sayılacak? Kürtçe TV’ye kim karşı çıktı? Dersim katliamını kim uygarlık eylemi olarak kabul etti? Azınlıkların mallarının iadesine kim en sert ırkçı tepkiyi gösterdi? Bunları söyleyen Baykalcıların hangisi daha solda? Kılıçdaroğlu elbette eleştirilsin ama eleştiriler daha sağlıklı bir zeminde gelişse keşke.

MİT görevlisi, “Sivas katliamında devlet neden geç kaldı” diye soran İnönü’ye ne cevap vermişti?

2 Temmuz 1993 Sivas katliamında suçlananlardan birisi Erdal İnönü’ydü. Yıllar sonra İnönü’yü Anadoluhisarı’ndaki evinde ziyaret ettim. Bu sohbetimiz sırasında kendisine “Sivas Katliamı”nı da sordum. Bu konuda kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyordu. Sivas’ta devletin seyirci kalmasına dair şunu söyledi: “Bir MİT yetkilisine ben de neden geç kalındı sorusunu sordum. Bana, ‘bazen bazı kuvvetlerin gazını almak için olayların gelişmesi kendi haline bırakılır’ şeklinde bir cevap vermişti.”
- Advertisement -

Erdoğan hazır kendini çok güçlü hissediyorken neden ‘cömert, şefkatli yönetici’ imajına oynamıyor?

Makyavel, ünlü eseri Prens'te, iktidarla ahlakî ve dinî değerler arasında kurulan bağları reddetti, iktidarı kendinde bir amaç olarak tarif etti. Ona göre bu amaç o kadar meşru idi ki ona ulaşmak ve korumak için baş vurulacak bütün araçları da otomatik olarak meşru hale getiriyordu. Makyavel’e göre iktidar sahibinin kullanması meşru olan araçların başında da ‘korku’ geliyordu; yönetilenler ‘hükümdar’dan korkmalıydı… Yine Makyavel’e göre bir hükümdar sevilmeyi değil kendinden korkulmasını önemsemeliydi.

En Son Çıkanlar