Türkiye, Şangay İşbirliği Örgütü’ne diyalog partneri olduğu 2013 yılından bugüne kadarki hiçbir zirveye başbakan ve Cumhurbaşkanı düzeyinde katılmadı. Aslında Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı’nın görünen programında bu zirveye katılmak yoktu. Ta ki 5 Ağustos gününe kadar. Peki ne oldu da Cumhurbaşkanı, 2022 yılında birden Özbekistan’daki zirveye katılmaya karar verdi? Türkiye’nin motivasyonu neydi?
Putin ile yakınlığı nedeniyle Rus asıllı soprano Anna Netrebko’nun, konserleri iptal edildi, sözleşmeleri feshedildi. Rusya’da ise “işgal” kelimesini kullanan siyasetçiler, gazeteciler hapse atıldı, gazetelerin yayın lisansı iptal edildi. Anna Netrebko, iptale karşı gazetelere demeç verdi, konser vermeye devam etti, New York mahkemelerinde 300.000 dolarlık tazminat davası açtı. Rusya’nın iptal ettiği muhaliflerin seslerini duyurabilecekleri bir mecraları, kendilerini savunabilecekleri bağımsız yargı kurumları yoktu. Çünkü iki yüzlü Batı laubali bir iptal kültürü zehriyle hukuk devleti panzehrini bünyesinde taşırken, Rusya’nın tek bir yüzü vardı: Temyizsiz iptal.
1901 yılında, bir profesör baba ve Saraylı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Suat Derviş, kitapları dünya dillerine çevrilen sayılı yazarlarımızdan birisiydi. Gazetelerde seri röportajları yayınlanıyordu. En ünlü olduğu dönemde TKP liderlerinden Reşat Fuat’a aşık olunca hapishaneler, kaçak yaşamlar, açlık noktasına varan yoksulluklar içinde geçen bir hayatla yüz yüze geldi. Gerisini kendisi şöyle anlatır: “Bütün çektiklerime rağmen, dünyadaki kadınların en mutlularından biriyim. Reşat Fuat’ın karısıyım."
İktidarın özgürlüğü ve bilgiye erişimi baskılama gücüne bağlı olarak, bir olgu halkın gözünden saklanabilir veya farklı bir formda sunulabilir. Yalanın olanakları genişleyebilir, teknikleri daha ikna edici bir boyut kazanabilir ve hatta siyaset bir bütün olarak bir yalanın emrine amade kılınmış da olabilir. Ama yalanın sistematiği ne denli gelişmiş olursa olsun, bir olguyu tamamen insanların zihninden çıkarmak mümkün olmaz.
1850’li yıllardan sonra Diyarbakır hem ipek kozası üretimi hem de dokumasında zirve yıllarını yaşadı. Restore edilip ziyarete açılan Cemil Paşa Konağı’nın bir kısmı ipek ve puşi atölyesi olarak kullanılıyordu. Bu atölyenin ustabaşısı ise, sanatçı Udi Yervant Bostancı’nın babası Hagop’tu. O yıllarda Cemil Paşa Konağı ile Meryem Ana Kilisesi’nin olduğu sokak arasında Sinek Pazarı denilen bir semt bulunurdu. Diyarbakır’ın büyük atölyeleri genelde bu semtte toplanmıştı. Ali Paşa ve Behram Paşa mahallelerinde evler atölye olarak kullanılırdı. Koza üretimi genelde ailece yapılan bir işti ve evlerde yapılırdı. Peki sonra ne oldu? Kötü şeyler oldu…