Özkan Uğur’un ardından yeniden dolaşıma giren MFÖ’nün eski kayıtları, videoları arasında en dikkat çekici olan 1988 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil etmeye giderken TRT’nin çektiği görkemli klipti.Klip, bugüne kadar kimsenin çıktığı görülmemiş Topkapı Sarayı’nın Adalet Kulesi’nin balkonunda başlamış, o günlerde müze olan Ayasofya’nın içinden devam etmişti. O şarkıyla Eurovision’a katılmak o yıllar için büyük bir cüretti.
Erdoğan birkaç gün önce şöyle dedi: “Türkiye’yi Avrupa Birliği kapısında elli yılı aşkın zamandır bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum. Önce Türkiye’nin (AB üyeliğinin) önünü açın, biz de Finlandiya’da olduğu gibi İsveç’in (NATO üyeliğinin) önünü açalım.” Herkes AB ile NATO’nun farklı ve bağlantısız teşkilatlar olduğunu biliyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın sözleri ne AB ne NATO yetkilileri açısından anlamlı değil. Ancak şunu soralım: Acaba Erdoğan’ın sözleri Türkiye toplumunun geneli için yadırgatıcı mı, normal mı? Tahminim bu sözlerin son derece normal ve akılcı görüleceği, hatta siyasi maharet nişanesi olarak takdir edileceğidir. Çünkü bizler için Batı bir bütün. Batı bizim için bir jeopolitik veya siyasi değil, öncelikle psikolojik bir muhatap. Benliğimizi kendi gözümüzde oluştururken bir karşıtlık olarak kullandığımız en temel referans. O nedenle Erdoğan’ın doğal İttihatçılığı toplumun ekseriyeti için kendilerinin de paylaştığı, bildik bir bakışı ve ruh halini yansıtıyor.
Adalet Bakanı'nın kardeşi 'etkin pişman': 1454 ByLock kaydı tespit edilmiş” başlıklı bir haber yayınlandı. Habere 2016 yılı sonrası yargılanan “sıradan vatandaşlar” ve yakınlarından çok sayıda tepki geldi. Ben farklı bir noktada yaklaşıyorum: Bakan Bey’in kardeşinin suçu ne? Ortada ne bir suç var ne de dolayısıyla “etkin pişman” olunmasını gerektirecek bir durum. ByLock, WhatsApp, Tango, fark etmez, herhangi bir iletişim uygulaması içeriğinde suç unsuru var ve suça yönelik de bir eylem varsa suçlama yapılabilir. Zira ceza yargılaması eylemle, fiille ilgilenir. Cinayetten ceza verilebilmesi için ortada ceset bulunmasının şart olması gibi eylemsiz cezalandırma olmaz. Ceza yargılamasında gıyabi cenaze namazı yoktur. Bakan Bey’in kardeşi de on binlerce sıradan vatandaş da mağdur edildi, enerjilerini anlamsız adli süreçlere harcadılar. Bakan Bey’in kardeşi biraz daha şanslıydı.
Yeni bir aşamaya mı geldik? Batı ile ilişkilerin düzelebileceği bir iklim kendini hissettiriyor mu? Bu iyimser ortam içinde, MHP liderinin tepkileri kafalarda soru işaretlerine...
Bu yazıyı yazarken İzzet Akyol ile konuştum. O, bana Hollanda’da mülteciler için koalisyonu yıkan D66 lider Kaag’ın yanı sıra mülteciler konusunda takdire şayan bir siyaset izleyen bir başka partiden, Christian Union’dan (CU – Hıristiyan Birliği) bahsetti. İktidarın en küçük ortağı olan bu partinin lideri de bir kadın; Mirjam Bikker. Ülke genelinde oyu % 3-4’lere tekabül eden CU’nun seçmenlerini dindar Protestanlar oluşturuyor. Bırakın yabancıları ve Müslümanları, Katolik ve seküler Hollandalılara dahi hitap etmeyen bu Protestan partisi, mültecilerden oy alan D66 ile birlikte sonuna kadar mülteci haklarını müdafaa ediyor. CU seçmenleri kapalı devre bir hayat yaşayan, “haram dolu” olduğu gerekçesiyle büyük şehirlerden uzak duran insanlar, mültecilerin haklar…