Urfa Göbeklitepe kazılarında, 10 bin yıl öncesine giden bir inancın, tapınmanın izlerine rastlıyoruz. Tabii insanlığın tarihi açısından, 10 bin yıl çok kısa bir süre. Millet bilinci ya da ideolojisi ise daha birkaç yüzyıllık bir olgu. Ondan önce kabile, klan, aşiret, beylik halinde yaşayan topluluklar söz konusuydu. Bu sözünü ettiğim meseleler, hepimizin az çok bildiği, duyduğu, gördüğü, hissettiği meseleler. Sonuç olarak, milliyetçilik, bu kadar yeni olmasına karşın, sonsuza kadar yaşayacak bir ideoloji gibi algılanıyor.
İnsan hukukunda suç nasıl bireysel ise, hayvanlar için de aynı şekilde olmalı. Saldırgan olduğu tespit edilen köpek barınağa yollanır; ilçenin, giderek ülkenin tüm köpekleri değil, mahallenin uysal, uyumlu köpekleri hiç değil. Çocuğunu öldüren baba yüzünden tüm babaların, karısını katleden koca yüzünden tüm erkeklerin cezalandırılmasını düşünebilir misiniz?
Sanırım Daron’lara, bu ülkenin bütün evlatlarına verilebilecek en büyük destek, Türkiye’yi bir daha hiçbir evladının kolunu, kanadını, umudunu kırmayacak, devletin kimsenin karşısına sopayla, siyasi mahkeme kararlarıyla, öfkeli tarih hocalarıyla çıkmadığı bir düzeni kurmak olacak.
İran örneğine, İslam dünyasının da büyük bir hüzünle baktığını düşünüyorum. İran zengin petrol yataklarına, ekonomiyi çevirebilecek doğal kaynaklara sahip bir ülke olmasına rağmen, hayat tarzına sürekli müdahale edilen halk, yoksulluk içinde. Dikkat çekici noktalardan birisi de mollaların insanların eğlenmesine, dünyadan zevk almasına engel olmaları. İçine kapanık bir mutsuz insanlar ülkesi yaratmaya çalışıyorlar.
Bir eşitsizliği yumuşatan veya ortadan kaldıran herhangi bir müdahale veya gelişme, neredeyse istisnasız olarak bir başka eşitsizliği doğuruyor veya körüklüyor. Kendisine neredeyse koro halinde ve ağız dolusu sövülen ve neoliberalizm olarak adlandırılan 1980 sonrası küreselleşme döneminde, dünya genelinde ülkeler arası eşitsizlikler olağanüstü boyutta yumuşadı.