Gelecek Partisi (GP) ve DEVA Partisi, şimdiye kadar üç duraktan geçtiler. İlk iki durakta DEVA, ya binmesi gereken treni kaçırdı ya da yanlış trene bindi. Zannımca bu son durakta da aynı hatayı yapmak üzere; eğer sürekli tren kaçırır veya yanlış trene bilet keserseniz, menzile ancak rüyanızda varabilirsiniz.
Putin’e karşı 24 saatlik Wagner ayaklanmasını başlatan Prigozhin, 21 sene önce Putin’in Bush, Chirac gibi Batılı liderleri ağırladığı lüks bir restoranın işletmecisiydi. Prigozhin, önce “Putin’in aşçısı” oldu, catering ihaleleri aldı, ardından Wagner adında bir paralı ordu kurarak Venezuela’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Orta Afrika’ya 4 kıtada Rusya’nın çıkarlarını gözetti. Wagner ordusu, Ukrayna’da çekiçle infazdan hadıma uzanan savaş suçlarına imza atan, Suriye’de petrol geliri karşılığında Esad’ı koruyan Batılı ülkeler tarafından terörist kabul edilen bir grup. Wagner ve Prigozhin’in suç sicili Putin’in aşçısının, 50 bin kişilik paralı asker ordusuyla başkaldıran bir haine dönüşmesi hikayesi kadar uzun.
Doğal felaketler, ekonomi, seçimler, bitmek tükenmek bilmeyen siyasî saçmalamalar ve çığırtkanlık, kutuplaşmanın en uç noktaları…Seçimlerin ikinci turunun hemen ardından, Metis Yayınlarından Fidan Terzioğlu’nun yazdığı bir kitap çıktı: “İnsanı İnsan Yapan Nedir? / Yapay Zekâ Filmlerine Tasavvuf Gözüyle Bakmak.” Fidan Terzioğlu’nun bu kadar akıcı ve ikna edici bir şekilde oluşturduğu yapay zekâ – tasavvuf ilişkisiyle kavramak benim için heyecanlı ve zihin açıcı oldu. Örneğin, “belli başlı bilimkurgu filmlerini izlerken hissettiğimiz tuhaflık ve tekinsizlik duygusu”nu biliyordum ama bunun tasavvuftaki “bilinmediği bilinmeyenle karşılaşmak” bağlamında açıklanması zihnimi berraklaştırdı.
İslam, insana inmiş yaşam biçimi, yaşanılabilir bir formken maalesef fıkıhla dondurulunca yaşanılamaz hale geliyor. Müslümanlar mecburen ve doğal olarak ve hatta olması gerektiği gibi dünyevileştiler ama dini bu hayata dahil edemediler. Bunun nedeni de dini yaşanılamaz, aşırı derecede yüksek ve bir o kadar geride bırakmalarıydı. Hayat ileri doğru devam etti ama dini kendi elleriyle dondurdukları için din geride kaldı. İddia ediyorum ki, bu tavır en aşırı sekülerleşme örneğidir. Aslında faiz tartışması bunun son örneği.
Erdoğan ve Ak Parti’nin öyküsü, İbn Haldun’un Mukaddime’de hükümdar ve iktidarın tavırlarındaki değişimlerin anlatıldığı bölümlerle tam bir paralellik oluşturur. İbn Haldun’a göre insan tabiatında hemcinslerine karşı galip ve üstün gelmeyi, onlara hakim olmayı amaçlayan bir huy vardır: Tagallüb. Eğer başka nedenlerle engellenmezse iktidar süreci bu huyun giderek dozunu artırdığı ve gerçekleştiği çeşitli aşamaları açığa çıkarır. Erdoğan’ın hikayesi bu aşamaların hepsini içeriyor. Son aşama hariç.