Aslında başlıktaki sorunun basit bir cevabı var: Bir disiplin kurumu olan ordunun mensubu teğmenler slogan atamazlar. Bu sloganın Atatürk için ya da Erdoğan için atılması fark etmez. Slogan askere uymaz. Ama galiba bu cevabın çok çok uzağındayız.
Almanya, son aylarda, bir politikacıyı benimsemeye başladı: Friedrich Merz… Merkel’in yanında yetişmiş bir isim. Merkel siyaseti bırakınca, onun partisinin yani CDU’nun başına geçti. Almanya’nın...
Bu kadar sertlik-yumuşama-sertlik döngüsünden sonra Erdoğan muhalefete dönüp bir kez daha “Dönem, kızgın demiri soğutma dönemidir, hepimiz 82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız” diyerek yeni bir döngüyü deneyebilir mi? “Yok, sertliği bu doza kadar yükselttikten sonra aynı zokanın bir daha yutulmayacağını o da bilir” denebilir mi? Eski döngüleri gözden geçirince bunun pekâlâ mümkün olduğu anlaşılıyor.
Ahmet Güneştekin’in hemen her sergisinde harflerle bir derdinin olduğunu söyleyebiliriz. Harflerden ağaçlar, harflerden evler, direkler yapılabilir. Kayıp alfabe, Ahmet’in özgürlük çığlığıdır, dilini kaybetmiş, alfabesi unutturulmuş toplulukların uzaktan yankılanan sesi gibidir. Ben en çok kapılardan etkilendim. Kapılar da biliyorsunuz zorunlu göçün bir parçasıdır. Kapıyı kapatıp çıkarsınız veya kapılar yüzünüze kapanır.
Avrupa başta Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) olmak üzere uluslararası kurallar içeren kuruluşların Trump döneminde işlevsizliğine karşı paralel önlemler almaktadır. Ne yazık ki Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesi ve modernleştirilmesi bir AB ülkesi olan bizim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olarak adlandırdığımız Kıbrıs Cumhuriyeti’ne uygulamamak konusundaki bence yanlış ısrarımız nedeniyle 10 yıldır bir milim ilerleyememektedir. Bu arada Meksika’dan Malezya’ya kadar birçok ülke AB ile ticari ilişkilerini derinleştirmek suretiyle onun pazarında bizi sollamaktadırlar. Bunun bedelini de üreticilerimiz ve işçilerimiz ödeyecektir.