Kürdistan Federe Bölgesi, enerji politikalarında tereddütsüz Batı Bloku ile hareket etmekten yanadır. AB’nin de Kürdistan Bölgesindeki enerji altyapısı projelerini desteklemesi, Birliğin enerji güvenliği politikalarına ciddi katkılar sağlayacaktır. Türkiye, Kürdistan doğal gazının dünya pazarlarına ulaşması yolunda kararlı bir tutum sergilerse, enerji politikalarında önemli bir aktör olarak yerini pekiştirir ve bin yıllık Kürt-Türk birlikteliği de daha olumlu bir mecraya doğru yol alabilir.
Yayılmacı ve genişlemeci söylemler AKP-MHP-Ulusalcı akımların birleşmesiyle daha da güç kazanmış görünüyor. Türkiye’nin topraklarını olduğundan daha geniş gösteren haritaların sonuncusu ‘Denizlerdeki Misak-ı Milli haritası’ olarak karşımıza çıktı. Ancak ülkemizin böyle saçma iddiaları ciddiye alınmadığı gibi, Ege ve Doğu Akdeniz’de haklı olan ve bir ölçüde anlayış gören taleplerine karşılık alması bu suretle engellenmiş olmaktadır. Muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin uygun bir üslupla bu tür hususları gündeme getirmesini beklerdim. Ancak beklentilerim yine boş çıktı.
İnsan haliyle merak ediyor; yıllardır o darbenin hedefi olduğunu söyleyip, konu hakkında kapsamlı bir mağdur külliyatı oluşturan AK Parti iktidarı, neden iç tüzük gibi şeylere sığınıp bu kadar önemli bir raporu genel kurula indirmekten sakınır ve yoklar alemine göndermek ister.
Çocukluğumda, ergenliğimde radyo şiirsel güfteleriyle de sürpriz. O sürprizi flörtöz mimiklerle “Sonraki şarkıyı sen bana söylemiş ol”, “Sonrakini de ben sana…” kurgusuyla hususileştirmen, cüret edemediğin serenadını şarkılara bırakman da mümkün. Hem aşkta “ikimizin şarkısı”, “bizim şarkımız” diye bir ünite var, zorunlu müfredat o zamanlar. O yoksa ağız tadıyla düğün bile yapamazsın, ilk dansında sıradan taşralılar gibi “La Cumparsita” ile sağa sola sallanır, düğünleri kimliksiz kalan milyonlarca Jane-John Doeların arasına katılırsın.
Düşünce özgürlüğü engellendiği an kişi araçsallaşmaya müsait hale gelir ve iktidarlar kaçınılmaz olarak yozlaşmaya başlar çünkü insan araçsallaştığında yönetmek ayrıca bir çabaya gerek kalmaksızın, kendiliğinden güç kullanımına dönüşür. Neredeyse bütün yozlaşmaların ilk nedeni düşüncenin serbestçe hayat bulamaması ve insanların, düşünmeksizin sadece yaşar hale gelmeleridir. Düşünmeden yaşayan insanların düşünmedikleri her şey iktidarların zor gücünü güçlendirici bir etki yapar.