Dünya Müslüman Âlimler Birliğinin kurucu başkanı Mısırlı Yusuf el-Karadavi 96 yaşında Doha’da hayatını kaybetti. Arap Baharı’nın âlimi olarak bilinen Karadavi, 2011 yılında Tahrir Meydanı’nda yaptığı konuşmada meydandaki milyonlara her şeyin yeni başladığını söylemiş, devrimi gücü ele geçirmek için yüz değiştiren siyasi aktörlere karşı korumaları için uyarmıştı. Tam olarak öngördüğü gibi, statüko karşısında reform çağrıları yenik düştü ve devrim hezimete uğradı. Eğer 2017 Körfez Krizi olmasaydı cenazesi muhakkak ki çok daha görkemli ve uluslararası olurdu.
Harika bir film Athena. Peki bir şiir insanları isyana ve şiddete teşvik edebilir mi? Aşırı sağcılar filmi çok tehlikeli bulmuşlar Fransa’da. Bir iç savaş çağrısı olduğunu söylüyorlarmış. Sakin olamayan sağcılar ve kendine gereğinden fazla güvenen solcular. Bizim büyük liberal çaresizliğimiz.
“Demokrasiler” o kadar içi boş, ayağı hiçbir yere basmayan bir kavram ki, hiçbir analiz yapmaya müsait değil, hiçbir şeyi netleştirmiyor, anlaşılmasına yardımcı olmuyor, basit bir “Ben Batı’yı ve demokrasiyi severim” iyiniyetinden ibaret kalıyor.
Kürtlerin elindeki anahtarın birtakım kapıları açması için, Türkiye siyasetinin de HDP’nin de aşması lazım gelen bariyerler var. Bunları aşıp aşmayacakları, seçimlere gidilirken böyle zor bir işe soyunup soyunmayacakları şüpheli. Ama şüphe edilmeyecek bir husus var: Türkiye’nin içine düştüğü cendereden ancak Kürtleri kapsayan bir siyasetle çıkılabilir.
Mersin’de Polisevi’ne yapılan saldırı herkesin aklına 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasını getirdi. Bense, seçim öncesinde yaratılmak istendiği artık iyice belli olan korku ve tedirginlik atmosferinin 2015 tarzından ziyade 2005 tarzında kotarılma ihtimalinin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün belediye ve sığınmacılar başlıkları nedeniyle, Mersin o günlerden çok daha hassas ve ‘münbit…’ O halde: 2005’te Mersin’de ne olmuştu ve sonrası nasıl gelmişti?