ABD ve Batı karşıtlığı söylemi üstünden siyaset üreten (sözde yerli ve milli) çizgi, günümüzün iki büyük despotik yayılmacı rejimi olan Rusya’yı ve Çin’i, Batı’ya karşı bir dış politika dengesi, hatta “Türk milleti için milli cephe” olarak sunuyor.
Maradona yalnızca futboluyla değil skandallarıyla da gündemden düşmezken, Messi daima futboluyla manşetlere çıktı. Teşbihte hata olmasın; Maradona bize Maradona filminden bir fragman izlettirdi, Messi ise Maradona filminin tamamını… Maradona bize kendinden çok az bir parça seyrettirdi, Messi ise bizi Maradona’ya doyurdu.
Zaten Socrates demokrasinin neden işlemeyeceğini binlerce yıl önce veciz bir biçimde ispatlamıştı. Bundan sonra en azından ayda bir, sosyal medya hesaplarımdan paylaşmak üzere o ispatı sakladım. Bir de Dietrich Bonhoeffer’in meselenin kötülük değil aptallık olduğu tespitini.
Aydın karamsarlığı, aydın güvensizliği nereden kaynaklanıyor ciddi olarak araştırılması gereken bir mesele. Aydınlar, halk için “Geridir anlamaz, cahildir” deseler, kendilerini haklı görseler de halk siyasete hep daha akıllı ve dengeli bir şekilde müdahale etmiştir.
Dışa ‘açılma’ boyutunu da kapsayan sert ‘millîlik’; dozu giderek yükselen Batı karşıtlığı (‘anti-emperyalizm’) ve Kürt antipatisinin Kürt düşmanlığına evrilmesi… 15 Temmuz (2016) sonrasının bu üç temel siyaseti, Gülen cemaatinin devlet dışına sürülmesinin ötesinde bir tahayyülün yapı taşlarını oluşturuyordu. Artık, cemaatten arındırılmış ve ‘millîleştirilmiş’ devletle siyasi iktidarın, ‘her kafadan bir sesin çıkmadığı’ yeni bir siyaset ve toplum düzeni oluşturmak amacıyla oluşturdukları yeni bir ittifak vardı.