Dün bir uydu Ay’a doğru değil de Jüpiter’e doğru yola çıktı. Avrupa Uzay Kuruluşu’nun uydusu sekiz yıllık bir yolculuk sonunda hedefine varacak. Amaç, Jüpiter’in başlıca ayları olan Callisto, Europa ve Ganymede’de herhangi bir canlı türü için yaşam koşulları olup olmadığını araştırmak. (…) El âlem Jüpiter’e gidiyor, biz daha... Biz daha iki faşist partinin hangisinin dahil olduğu ittifakın adayını destekleyeceğimizi konuşuyoruz!
İktidarın salvolarına cevap vermek adına, acele ve toplumsal karşılığının ne olduğu düşünülmeden geliştirilen bazı argümanların, muhalefete yarar yerine zarar verdiği unutulmamalıdır. Misal, seccadeye toplum büyük bir ihtimam gösterirken “Abartmayalım, seccade de sonuçta bir kumaş parçası” demenin muhalefete bir getirisi olmaz. Dün olduğu gibi bugün de laik fetvaların tek işlevi, iktidarın değirmenine su taşımaktır.
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’le havalandırmada volta atıyoruz... Ecevit, parti içinde bir kesimin orduya dayanarak siyaset yapmayı seçtiğini, yaşadığı örneklere dayanarak anlatıyor. Sosyal demokrasinin 50 yıl önceki gelgitlerine dikkat çekiyor. İşte o günlerde Bülent Ecevit cezaevi havalandırmasında bana şunları söylemişti: “İçim yana yana ona oy verilmesi için çalıştım. Bizim sol kanat bir emrivakiyle Batur’u aday gösterdi. Ne grupta görüşüldü ne de bizlerin haberi oldu.”
Birinci soru: Bilim insanları kendi uzmanlık alanlarında görüş açıklayamazlarsa, üniversiteler ve uzmanlık kurumları afetler karşısında işlevlerini yerine getirebilir mi? İkinci soru: Kamu adına üretilen bilgiler, kariyer imkânları, statüler özelleştirilirse ve ayrıcalık elde etmek için kullanılırsa, bilim afetlere dirençli sosyal yapıların geliştirilmesinde rol alabilir mi?
”The Coming Caesers” (Gelmekte Olan Sezarlar): Kitabın adı bu. 1950’li yıllarda yazılmış. Dikkatimi çeken çok yer var. Ama biri özellikle önemli: “Bundan sonraki Sezar (otokrat) Paris, Londra ve Berlin’den değil Washington’dan çıkacak…” Amaury de Riencourt, Trump’ı adeta 1950’li yıllarda görmüş! Kehanet…