Kendimizi “enflasyon ve dolardan çok daha hızlı giden borsa” gerçeğinin içinde bulduk. Küresel resesyon yaşanan, dünyadaki çoğu borsanın kötü gittiği, Türkiye’nin döviz rezervlerinin negatife geçtiği, halkın alım gücünün düştüğü, ülkenin batışından söz edilen bir ortamda, borsanın tarihsel bir sıçrama yaşaması, bir paradoks olarak görülebilir. İstanbul Borsası tam da “en beklenmeyecek noktada” tarihsel sıçramasını yaptı ve tarihsel bir eşiği geçti. Bu paradoksun ekonomi bilimine göre teorik açıklamasını belki geleceğin ekonomistleri yapacaktır.
Otoritesini ister bürokratik, ister geleneksel, ister dinî alan üzerinden inşa etmiş olsun farketmez, kim bir tahakküm ilişkisi inşa ediyor, karizmasıyla ve gücüyle otoritesini sürdürmeye çalışıyorsa, bunu bu şekilde sürdürmenin imkânı artık gözükmüyor. Yaşanan gerilim, sürdürülen kutuplaşma, giderek artan ve her üç alanda birbirine omuz veren otoriterleşme eğilimleri de esasen tam da bu tıkanmaya verilmiş çaresiz bir ‘ömür uzatma’ tepkisi niteliğinde.
Tarafsızlık politikamıza görünür iki darbe indirilmiştir. Birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile çok sık yaptığı görüşmeler ve zaman zaman onu övmek için kullandığı dildir. Bu yakınlık tabii Batı medyasının ve siyasetçilerinin gözünden kaçmamaktadır. İkinci husus, esas itibarıyla Rusya’dan geldiği farz edilen ve Türk ekonomisini, özellikle Türk lirasını ayakta tutmak için kullanıldığı tahmin edilen külliyatlı Rus parasıdır.
Bu hafta Almanya tarihinin en büyük polis baskını düzenlendi. 3.000 polis 130 noktayı bastı, 25 kişi tutuklandı. Polis, Vatansever Birliği adındaki bir terör örgütünü çökertti. 71 yaşındaki Alman bir prens olan 13. Heinrich liderliğindeki örgüt, silahlı eylem ve darbe hazırlığındaydı. Darbe başarılı olsaydı Heinrich, ülkenin yeni lideri olacaktı. Örgütün kabine listesi, ilk 100 gün eylem planları dahi hazırdı. Örgüt üye listesi ise oldukça ilginç, hala görev yapan bir hakim, eski bir milletvekili, ünlü bir restoran şefi ve orduda hala aktif görevde bulunan bir komando. Almanya bu darbeyi kansız bir şekilde bastırmayı başardı, fakat radikalleşmiş gruplarla mücadelesi devam edecek gibi duruyor.
Graham Hancock İngiliz gazeteci, yazar ve araştırmacı. Yayınlanmış 12 kitabının konusu “insanlığın kayıp tarihi ve kültürü”. GrHancock bu sefer Netflix’te yayınlanan bir belgesel hazırlamış. Kadim Uyarlıklar belgeseli insanlığın tarih öncesini inceleyen akademik kurumları hedef alarak, onların teorilerine kışkırtıcı bir şekilde meydan okuyan bir dizi-belgesel. Belgeselin en önemli önermelerinden biri de bu teorinin merkezinde olan Göbeklitepe. Dünyanın ilk gözlem evi olarak anılmaya başlanan Göbeklitepe’nin sadece bir gözlemevi olmak için değil, bin yıllar boyunca; şaşmaksızın, inatla, aynı amaç için yeniden ve yeniden inşa edildiğinin altını çiziyor Graham Hancock. Peki, 12,000 yıl önce bir anda insanlık böyle bir yapıyı neden inşa etsin?