GÜNÜN YAZILARI

Fidan Terzioğlu: Yapay zekâ filmlerine tasavvuf gözüyle bakınca ne görürüz?

Doğal felaketler, ekonomi, seçimler, bitmek tükenmek bilmeyen siyasî saçmalamalar ve çığırtkanlık, kutuplaşmanın en uç noktaları…Seçimlerin ikinci turunun hemen ardından, Metis Yayınlarından Fidan Terzioğlu’nun yazdığı bir kitap çıktı: “İnsanı İnsan Yapan Nedir? / Yapay Zekâ Filmlerine Tasavvuf Gözüyle Bakmak.” Fidan Terzioğlu’nun bu kadar akıcı ve ikna edici bir şekilde oluşturduğu yapay zekâ – tasavvuf ilişkisiyle kavramak benim için heyecanlı ve zihin açıcı oldu. Örneğin, “belli başlı bilimkurgu filmlerini izlerken hissettiğimiz tuhaflık ve tekinsizlik duygusu”nu biliyordum ama bunun tasavvuftaki “bilinmediği bilinmeyenle karşılaşmak” bağlamında açıklanması zihnimi berraklaştırdı.

Bir sekülerleşme sebebi: Siyasi dindarlık

İslam, insana inmiş yaşam biçimi, yaşanılabilir bir formken maalesef fıkıhla dondurulunca yaşanılamaz hale geliyor. Müslümanlar mecburen ve doğal olarak ve hatta olması gerektiği gibi dünyevileştiler ama dini bu hayata dahil edemediler. Bunun nedeni de dini yaşanılamaz, aşırı derecede yüksek ve bir o kadar geride bırakmalarıydı. Hayat ileri doğru devam etti ama dini kendi elleriyle dondurdukları için din geride kaldı. İddia ediyorum ki, bu tavır en aşırı sekülerleşme örneğidir. Aslında faiz tartışması bunun son örneği.

İbn Haldun, Erdoğan ve Ak Parti iktidarını açıklayabilir mi?

Erdoğan ve Ak Parti’nin öyküsü, İbn Haldun’un Mukaddime’de hükümdar ve iktidarın tavırlarındaki değişimlerin anlatıldığı bölümlerle tam bir paralellik oluşturur. İbn Haldun’a göre insan tabiatında hemcinslerine karşı galip ve üstün gelmeyi, onlara hakim olmayı amaçlayan bir huy vardır: Tagallüb. Eğer başka nedenlerle engellenmezse iktidar süreci bu huyun giderek dozunu artırdığı ve gerçekleştiği çeşitli aşamaları açığa çıkarır. Erdoğan’ın hikayesi bu aşamaların hepsini içeriyor. Son aşama hariç.

Aslan Milliyetçilik

1956 yılında gezme amaçlı Ada’ya gelirken vapurda “vatandaş Türkçe konuş, konuşmayanı uyar” kampanyasını talebe birliği başlatmıştı. Hedef Lozan Antlaşmasında hakları tanınan Ermeni, Rum ve Musevi vatandaşlarımızdı. O tarihte herhalde Kürt bilinmiyordu ! Bu hatıra beni geriye götürdü.
- Advertisement -

“Aynen” nen nen-ni yâr…

“Aynen”in bir süredir alerji yaratması, hatta bir dünya, hayat görüşü arızası sayılması, dildeki koca bir külliyatın “eser”i olmasıyla ilgili. “Aynen ya(w)”dan, “Aynen abi”ye çok kültürlü bir maraz. Kurtlar Vadisi’ne önü ilikli replik de oluyor, pop, rock, rap cafe’ye meze, kadeh tokuşturmada mukabele raconu da… Lâkin “Mukabele sanatı” değil. Çoğu, samimiyetsizliğin en samimi ifadelerinden.

En Son Çıkanlar