İmtihana çekilmek zaten yeterince zahmetli bir işken, bir de üstüne merkezîleştirilerek devasa hâle getirilmiş bu tip sınavlarda karşılaşılan rezalet, insanın ömründen ömür alır gider tabii ki. Geçen hafta, yani 2022 yılının Ağutos ayı başlarında, yaklaşık bir buçuk milyon, çoğunlukla genç insan, bir şekilde kurtulduklarını düşündükleri bir sınavın hiç de adil olmayan koşullarda yapıldığını anladı, sınav iptal edildi, çekilen sıkıntılar heba oldu. Şimdi, kafalarda daha çok soru işareti, ızdırap katsayısı katlanmış vaziyette “sil baştan” başlayacaklar.
12 Eylül darbesi her an müziğiyle de çığırarak çığır açıyor. Bir kere Kenan Evren assolist, 7/24 darbe sahnesinde… Sanatla, müzikle de uğraşmaması imkânsız. O her konuda or(dinaryus)general… Vikipedi’yi açın bakın “Türk asker, devlet adamı ve ressam” diyor mesela. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yerleşince ekranlarda “İncecikten bir kar yağar” diye türkü, “Bekledim de gelmedin” diye şarkı şey ediyor. “Parası oldukça dans zevkini gidermek için ‘konsomasyonlu bar’lara gittiğini” bile keyifle anlatıyor.
Viktor Orban, Donald Trump ve Jair Bolsonaro. Otokrat eğilimli, dediğim dedikçi üç güçlü popülist lider. Üçünün de çocuklarıyla ilişkileri birbirinden farklı. Bazı çocuklar babalarının hatalarını gözlerine sokma cesareti gösterirken, bazıları sessiz kalmayı tercih edip inzivaya çekiliyor. Bazıları içinse babaları kadar mükemmel ve hatasız kimse yok, başkan babaya karşı sarf edilen her eleştiri ihanet.
Kişinin yalnızca sevdiği işi yapmaya odaklanması dikkatini sevdiği işi yapamayanların çalışma koşullarından uzaklaştırıyor. Hatta işlerini sevseler de sevmeseler de çalışmak zorunda olanlara karşı sorumluluklarını unutturuyor. Onlara karşı ne gibi bir sorumluluğumuz olabilir ki diye düşünüyorsanız çoktan yanlış yere düştünüz demektir. En azından şunu aklımıza getirelim: Sevdiği işi yapanların bu işi yapabilmesinin arkasında bir sürü sevdiği işi yapamayanlar var!
“İçinde türlü türlü amonyak ve fosforlu tuzlar bulunan, ışık, ısı, elektrik gibi şeylerin de mevcut olduğu küçük bir ılık su birikintisinde bir protein bileşiminin kimyasal olarak oluştuğunu ve daha da karmaşık değişimler geçirmeye hazır olduğunu tasavvur edebilirsek…”