BAE, darbeden 9 gün sonra darbeyle ilgili çok kritik iki generali MİT ile işbirliği içinde Türkiye’ye teslim etmişti. Bunu yapan başka bir ülke de olmadı. Ve Türk yetkililer en baştan beri BAE’nin darbeyle ilgili bu işbirliğinden haberdardı. Buna rağmen BAE-darbe ilişkisiyle ilgili iddiaları altı yıl boyunca arada bir dillendirmekten çekinmediler.
HDP, siyasetin kritik konusu haline gelmiş durumda. İktidar kanadı, “Haydi yapsınlar da görelim” diyor. Sol kanat aydın ve siyasetçileri içinde, 6’lı ittifakı soğuk karşılayan, HDP’nin dışlanmasını sert bir dille eleştirenler, sağcılara taviz verildiğini düşünüyor.
Post-Erdoğan restorasyonun mevcut koalisyonun iki büyük aktörüyle gerçekleşebileceğini iddia eden bazı kamusal entelektüeller, devletin Weberyan tahayyülle salt tüzel-bürokratik bir zemine oturması ve kimliklere kör bir “makul merkez” kurulması gerektiğini savunuyorlar. (…) “Merkez” siyaset açısından özellikle muhafazakâr temsiliyet bağlamında DEVA ve Gelecek partilerinin rolünü gözardı eden; yurttaşlığın ve demokratik restorasyonun sınırlarını salt seküler sınırlar içerisinde tanımlayan bir yaklaşım Türkiye’nin mevcut gerçeklerine ters olduğu gibi kendi içinde demokratik açıdan da şaibelidir.
Nasıl ki mimar bina üzerinde çalışarak mekânı dolayısıyla insanı inşa eder, tarihçi de geçmiş üzerinde çalışarak istese de istemese de insanın içinde yaşadığı günü ve yeni insanı inşa eder. Cümlemi abartılı ve iddialı sanmayın. Gerçekten böyledir. Bakın hafızanıza! Sizin, ailenizin ve çevrenizin yaşamadıklarının tamamı tarihçilerin metninde söylenenlerden ibarettir.
Altı liderin bir araya gelmesi, beklenti içindeki toplumda bir umut ışığı etkisi yaparken; 'Analiz Beyler', “Daha dur bakalım karşı taraf hangi oyunları oynayacak” havasında. “Güçlendirilmiş Parlamenter Rejim'e geçiş” konusunda toplantılara başlandığında, “Olmaz be kardeşim!” yorumu öne çıkıyor. Şimdi de “Başkanı belirleyemezler, orada ip kopar” analizleri dikkat çekiyor.