Yusuf Küpeli’nin 77 yaşında İsveç’te öldüğünü haber alınca, arşivimdeki bu fotoğrafa baktım ve artık bir tarih olan 68 kuşağının önde gelen isimlerinden birinin daha eksildiğini idrak ettim. Yusuf, Harp Okulu öğrencisiyken, arka arkaya 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 darbe girişimlerine katıldığı gerekçesiyle suçlanmış ve yargılanmıştı.
Ne için? Sırf negativizmden değil. Hayır demiş olmak için değil. İslamofobiden değil. “Tek yol devrim”cilikten de değil. Tersine. İktidardan vazgeçebilmek için. “Ama işte o Hayır / (…) sonraki bütün hayatını aşağı çeker.”
Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi’nin “Dindar Seçmenler” başlıklı araştırmasında, bu seçmenlerin muhalefeti ve özellikle de CHP’yi nasıl algıladıkları hakkında çok değerli tespitler var. Dindarlar CHP’nin “icracı” bir parti olmadığını, CHP iktidarında dini kazanımlarını kaybedeceğini düşünüyor. Dindar seçmenlerin gözünde “geçmişin kamburu” hâlâ canlı.
Önümüzde bir ‘ev ödevi’ var: İktidarın zihnini deşifre etmek, bu ekonomik ‘modelin’ siyasi/ideolojik açıdan neye hizmet ettiğini anlamaya çalışmak. Bu ise kendi rasyonalitemizi temel alarak yapılamaz… Çünkü iktidarın rasyonalitesi farklı ve sonraki hamleler ancak söz konusu rasyonaliteyi anlayabilirsek engellenebilir.
Dünyanın altı ay sonra bir kuyruklu yıldızın çarpması sonucunda ‘patlayacağı’nı ispatlayan bilim insanları yerine demagog bir başkanın “kuyruklu yıldızdaki, fakirliği ilelebet bitirecek madenleri ele geçirme” masalına inanan, inanmakla kalmayıp bilim insanlarının söylediklerini ciddiye alanları düşman belleyen milyonlarca insanın varlığını anlatan bir film sanmam ki mesela 20 yıl önce inandırıcı bulunsun. Fakat artık inandırıcı buluyoruz, çünkü gerçek hayatta da oluyor.