Avukat Arzu rolünde Gökçe Bahadır’la şarkıcı Melisa rolündeki Sinem Uslu’nun erkek şiddetine karşı dayanışması sahnesi, sanatla insan hakları arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Dizilerimizin sanılanın ötesinde, toplumsal meseleleri de gündeme getirmede ustalaştıklarını gösteriyor.
Türkiye’nin normalleşmesi için CHP’nin normalleşmesi şart; bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun açtığı bu kapı zorlanmalıdır. Bir vakitler AK Parti’ye yapıldığı gibi özcü bir tavırla CHP’nin asla ve kat’a değişmeyeceğini ileri sürmek, Kılıçdaroğlu’nu bir samimiyet testine tâbi tutmak veya bu kıymetli adımı itibarsızlaştırmak, yanlış olacaktır.
Hafıza aslında özür ve tazminin teminatıdır; bir daha geri dönülmemesi, bir sonraki neslin eski suçlar için ‘iyi ki de olmuş’ dememesi için gereklidir. Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı umut vericidir. Helalleşmenin ne kadar başarılı olacağı ise bu üç adımlı çerçevede ne kadar ilerleyeceğine bağlı. Ancak CHP’nin bugünümüzü şekillendiren eski adaletsizlikleri tamir etmeye çalışacağı mesajı Türkiye’de aydınlık bir gelecek isteyen herkes için heyecan vericidir.
Dar bir bakışla bile meselemiz iktidarın devrilmesi değil, devrilmeme ihtimalini ortadan kaldırmak olmalı. Üstelik eğer bu ülkeyi biraz tanıyorsanız, ödevini yapmamış bir muhalefetin kısa zamanda devletçiliğin sularına sığınmak zorunda kalacağını bilirsiniz. Önümüzdeki seçimler iktidar ve sistem değişimini aşan bir imkân sunuyor. Eğer muhalefetin ülkedeki yönetim zihniyetini ve buna bağlı olan ‘makus talihi’ değiştirmek gibi gerçek bir niyeti varsa…
Yukarıdaki resme bir bakın. Pontecorvo’nun “Cezayir Savaşı” filminden bir sahne. Bir işkence odası. Yakalayıp getirdikleri FLN zanlısı bileklerinden tavana asılmış. Üstelik, kolları yatay bir iple de birbirinden iyice ayrılmış. Vücudunun bütün ağırlığı bileklerine, dirseklerine ve koltuk altlarına biniyor. Sırf bu kadarının etkisi tasavvur edilir gibi değil. Vahşet. Ortaçağın ve Engizisyonun ip işkencesi. Strappado. Günümüzdeki türevi Filistin askısı.