Statların şehir dışına alınması fikri bana çok akıllıca gelmiyor. Hele o statların arazilerine dikilecek yüksek katlı rezidansları, AVM’leri düşündükçe hiç gelmiyor. Benim gençliğimin mabedi olan Ali Sami Yen stadının başına gelenlerin başka statların başına gelmesini asla istemem. Maç günleri yaşanılan trafik sıkışıklığı, gürültü vb olumsuzluklar bir stadı şehrin dışına göndermenin bahanesi olamaz. Kentin merkezinde yaşamanın günlük akış içinde nasıl bir bedeli varsa bunu da öyle görmeli insanlar.
Avustralya’da pandeminin en kritik dönemine girilirken Covid-19’la mücadelede ön saflarda yer alan bir siyasetçi istifa etmek zorunda kaldı. Ülkeler yüz yılda bir görülen bir krizle savaşırken yolsuzluk veya kamu güvenini ihlal gibi nedenlerle yöneticileri değiştirmek sorumsuzluk mudur? Yoksa asıl sorumsuzluk çeşitli mazeretlerle yolsuzluğu ciddiye almamak mı? Bu bir siyasi kültür meselesi...
Aşırı beklentiler hayal kırıklığına yol açabilir. Her partinin iç dengelerini hesaba katmak gerek. CHP’de, Kürt meselesini demokrasi zemininde tartışma olgunluğunu kazanan kuvvetli bir eğilimin geliştiği inkar edilemez. Öte yandan, milliyetçi-ulusalcı potansiyeli de yok saymak mümkün değil. Birileri İzmir Marşı söylerken, başka birileri de Kuzey Irak’a gidip Kürt meselesinde yeni bir hamle yapabilir.
“Türkiye’nin ilk sivil anayasasını yapıyoruz” gibi fiyakalı bir söylemle, gündemle alakasız mevzuları seçim sürecinde seçmene ve muhalefete tartıştırmak istediler. Amiyane tabirle muhalefet partilerini meşguliyet oltasına getirmenin hesabını yaptılar. Samimiyeti çok şüpheli “Durun, bir yere gitmeyin; vaziyeti toparlıyoruz” çağrısına seçmenin icabet edeceğini düşündüler.
Kürt meselesini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaratmadı; kuruluş döneminden ve hattâ daha önceki süreçlerden devam edegelen bir sorun olarak kucağında buldu. Çözümsüzlüğün başlıca kaynağı olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini görmek, son derece yanlış bir yaklaşımdır.