Kaptan Fanstastik ve eşi, Rousseau’dan mülhem, bahçesinde kendi halinde büyüyen bir ağacın doğallığına bırakır çocuklarını. “Yaratılmış ihtiyaçlar”a yer yoktur bu hayatta. Toplumun kurgularından, kalıplarından, şahsiyetlerine müdahale edecek her türlü ezberden sakınırlar onları. Çocuklarını “herkesler”in etkisinden koruyarak gündelik hayatın uğultusu, vasatın bir yankısı olmasının önüne geçmek isterler.
AY rümuzlu okuyucumun soru veya itirazî yorumlarının şöyle bir meziyeti var: çok cesur. İster kendi tahminlerine, ister doğrudan gözlemlerine dayansın, aşırı genelleme problemleri bir yana, gayet keskin ve köşeli biçimde koyuyor meseleleri. Argümanı limitine kadar götürüyor. Kaçacak yer bırakmıyor.
Bir süredir muhalefet cephesinde, özellikle de muhalefetin medya ve entelektüel kanadında anketlerde iktidarın oylarının düşüyor görünmesiyle artan bir özgüven, erken bir zafer havası görülüyor.İktidarın kötü performansının her şeye yeteceği, bütün oyların cepte olduğu zannediliyor. Bu erken zafer havası muhalefet cephesinde özeleştiri yapmak, geri basmak, ikna etmek gibi çabaları anlamsızlaştırıyor. Bu da esas olarak oylarına ihtiyaç duyduğu dindarlara ve Kürtlere, muhalefetin değişmediği, sadece takiyye yaptığı hissini geçiriyor.
Belirli bir tarih okuması gelecek hayaliyle geliştiğinde -ideolojilerin ortak handikapıdır- şimdinin gerçekliği kavranılamıyor. Hatta tarih bizi şimdiyi anlamaktan uzaklaştırıyor. Gayet incelerek geçilmesi gereken siyasetin hassas kavşaklarında toplumları kalınlaştırıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, iktidar gücünü ele geçirenlerin eski iktidarın temsilcisi olduğu toplumsal kesimlere hayatı dar ettiği “nöbetleşe zorbalık” zincirini kıracaklarını söylemesi; bu çerçevede toplumun dindar muhafazakâr kesimlerine karşı şimdiden uç vermeye başlayan alerjiye dikkat çekmesi, seküler çevrelerde büyük tepki topladı. Bu tepkinin anlamı ne, neye delalet ediyor?