Uzun bir ara vermiştim. Belki siyasetin kendisi donuklaşmıştı da ondan. Kış uykusundan Osman Kavala’yla, tutuklu kalmasını sağlayan casusluk dâvâsından beraat edip AİHM’in delilsiz kanıtsız saydığı Gezi dâvâsından ağırlaştırılmış müebbet almasıyla, üstüne hukuk mu guguk mu sorusuyla, gene AİHM’in artık işinin bitip bitmediğiyle, sonra bir de şu çürütüle çürütüle bitirilemeyen “Ermeni yalanları”yla uyandım. Baktım, bir buçuk ay önce Avrasyacıların özlemlerini yazmaya koyulmuşum. Çin’i ve Rusya’yı neden çok beğeniyorlar? Türkiye için ne istiyorlar? Bu iyi bir damar, çünkü kendileri köprü kuruyor, bu üç ülke arasında. Oradan devam ediyorum.
İzzet Akyol’un DPI için yaptığı araştırmaya göre 1985-2021 arasını kapsayan 36 yılda Türkiye’nin toplam milli gelirinin (GSMH) yaklaşık %1 kadarı çatışmalarda yok oldu. Eğer bu kaynak çatışma ortamında eriyip gitmeseydi, Türkiye bugün 4,5 trilyon dolar daha büyük bir ekonomiye sahip olacaktı. Geri kalan her şey aynı olsa bile, çatışmalarda buharlaşan kaynak ekonomide kalsaydı, milli gelir yüzde 35 oranında artacaktı.
Güneş Dil Kuramı’nın zirvesinde Mustafa Kemal Paşa, adının bile Türkçeleşmesini ister ve Kemal yerine Şubat 1935 tarihinden itibaren Kamal olarak yazılmasını ister. Gerekçe Kemal isminin Arapça kökenli olmasıydı. Kamal ise Eski Türkçede “ordu, kale” anlamındaymış, karşılığı öyle bulunmuş. Paşa, Mustafa ismini kullanmayı ise çok daha önceleri bırakmıştı biliyoruz. Mustafa ismini hiç sevmemiş ve kullanmak istememiş. Bunu bizzat kendisi ifade ediyor.
HDP bu oyların yüzde 63’ünü almış. AK Parti yüzde 31’le ikinci parti. Üçüncü Saadet yüzde 2. CHP yüzde 1.83’le dördüncü durumda. Üç gün boyunca, şimdi durum nedir, hangi parti ne kadar oy alabilir, sorularına cevap aradım. HDP oylarını biraz daha artırarak korur. AK Parti düşüşte, CHP yükselişte. Siyasi bakımdan duyarlı Diyarbakırlılar 6’lı ittifaka önem veriyor, ancak HDP’nin dışarıda bırakılmasını tepkiyle karşılıyorlar. Son söz; daha henüz seçim ortamına girilmedi.
Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül askeri darbesinin zulüm odağıydı. Burada tutuklu olan siyasiler, anlatamayacağımız eziyetler, işkenceler çekti. Yıllar geçti aradan, başka bir cezaevinden çıkan mağdur siyasetçi Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacağını ilan etti. İki gün önce Diyarbakır’daydım.