Suyu düşmanından bile esirgemenin ayıp görüldüğü, herkesin herkese verecek bir bardak suyunun olduğu bir ülkede, suların gürül gürül aktığı bir şehrin başkanı “yabancı uyrukluları” susuzlukla terbiye etmeyi düşünebiliyor ve daha kötüsü bu sosyal medya mesajının altında binlerce kişi “adam gibi adam” olan başkanı tebrik kuyruğuna giriyor. Üstelik Bolu, “yabancı uyruklular”ın o kadar da kötü insanlar olmadığını bilmesi beklenen bir şehir. 12 Kasım 1999 Bolu-Kaynaşlı-Düzce depreminde şehrin yardımına “yabancı uyruklular” da koşmuştu.
Sürekli işgal ve iğfal endişesi, Batıdan gelen her şeye karşı Reaksiyonist [Tepkici] bir duruş, tamamen uydurma mı? Çarpıtılmış da olsa belirli bir sosyo-kültürel gerçeklik temeli var mı? Otoriter milliyetçilikler sıfırdan mı icat ediyor, “yabancı güçler” hortlağını? İki gün önce (4) Modernite ile karşılaşmalar’da bu zemini kurcalıyordum biraz. Bir yandan da düşünüyordum; ben bunları bir yerde okudum mu? Hem tek tek bazı cümlelerimi, hem ana fikri, işin bütünsel esprisini nereden hatırlıyorum acaba?
Fakat tıpkı sosyalizm deneyimi gibi muhafazakarların iktidar deneyiminin de devletçiliğin sınırları içinde kalarak statükonun egemenliğine yenildiğini görmekteyiz. Demokrasi karşıtı argüman üretmek noktasında ulusalcıların bir kesimiyle muhafazakarların paralel bir dil bulduğu da ortada. Geçmişte Avrupa Birliği üyeliğini, AB değerlerini savunan muhafazakarlar, AB karşıtlığı noktasında, katı ulusalcılarla benzer bir dil kullanıyor, benzer tepkileri gösteriyorlar.
Voltaire, Ziya Gökalp ve H. G. Wells’in birçok ortak yanı var: Bir tanesi İsviçre hayranlığı. Evet yanlış duymadınız, Gökalp da… hay-ra-nı! Gökalp’ın Kızıl Elma’sı İsviçre’dir. Kızıl Elma bildiğimiz gibi bir yurttur ve Türk orada çalışarak ve hikmetli yaşayarak müreffeh bir hayat sürecektir.
“Bir sansür gelmeyecek. Benim ağzımdan yazabilirsin. Dijital Mecralar Komisyon Başkanıyım. İkincisi biz aslında demokrasinin kalitesini ve çıtasını yükseltmek istiyoruz. Sadece Türkiye’de değil dünyada demokrasiyi tehdit eden bir eğilim var. Sosyal medyada 'no name' hesaplardan, yani isimsiz hesaplar üzerinden insanları, kurumları tehdit eden, itibar suikastı yapan faili meçhul bir dalga var."