Filipinler on yıllar boyunca ‘diktatörlük’ denince akla gelen ilk ülkelerden biri, Ferdinand Marcos da ‘diktatör’ denince akla gelen ilk isimlerden biri oldu. Fakat anlaşılıyor ki artık çoğu Filipinli için Marcos dönemi geride kaldı: Bugün (9 Mayıs) yapılan genel seçimler sonucunda, bir zamanların şımarık diktatör çocuğu BongBong Marcos, en yakın rakibine en az 15 milyonluk bir fark atarak Filipinler’in yeni başkanı seçildi. Marcos’un seçimde ittifak yaptığı başkan yardımcısı adayı ise Filipinler’in astığı astık kestiği kestik mevcut başkanı Rodrigo Dutarte’nin kızı Sara Dutarte’ydi.
Mustafa Kemal’in bir süreden beri ikinci bir partinin kurulmasını istediği bilinmektedir. O, CHF’ye karşı bir muhafazakâr partinin kurulmasına taraftardır. Ancak Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya gibi çekirdek kadrosundaki aktörler, muhafazakârların sayısı fazla olduğu için bunu tehlikeli bulurlar. Onlar, Mustafa Kemal’e, toplumsal tabanı olmayan ve kolaylıkla alt edebilecekleri bir sosyalist partinin kurulmasının daha doğru olacağını söylerler.
Ekonomisinin yaptırımların etkisiyle bu yıl %11 oranında daralacağı tahmin edilen Rusya’nın lideri Putin, tabiri caizse yangına körükle gitmekte ve Bulgaristan ile Polonya’ya gaz satışlarını durdurarak, ayrıca gaz satın alacak şirketlerin ödemelerini kendi yaptığı sözleşmelere aykırı bir şekilde ruble ile yapması talebinde bulunarak, güvenilir tedarikçi imajını onarılmaz bir şekilde bozmaktadır.
Türkiye’de iktidar iddiası taşıyan solda (daha açıkçası CHP’de) siyaset yapan siyasetçiler, son yirmi yılda etkisi bazen çok güçlü bazen de nispeten zayıflamış olarak hissedilen bir çaresizlikle baş etmeye çalışıyor. Bu çaresizliğin adı, “’gıcık’ olduklarına beslediği öfkesinin tatminini iktidar arzusunun tatmininin önüne geçiren bir taban ve o tabandaki bu eğilimi sürekli olarak kışkırtan bazı okur-yazarlar…” Bir siyasi topluluğu, siyasetin temel amacı olan iktidar hedefini ikincil kıldıracak kadar öfkeli hale getiren şey ne olabilir?
Ortada Suriyelilerden bir rahatsızlık olduğu kesin. Ama bu durum, siyasi hesaplara araç edilerek çözülecek bir sorun değil, hele hele bazı kesimlerin dediği gibi Esed rejimiyle görüşülerek çözülecek bir sorun hiç değil. Esed kontrolündeki milyonlarca insanın yüzde doksanının açlık sınırı altında olması sorununu çözsün, ucube af kararlarından vazgeçsin, belki bunlar daha gerçekçi birer hedef olabilir