Abdulazim Şimşek’in “Komünistin Eşkâli” kitabı, bir taraftan 1945-1971 yılları arasında Türkiye’deki anti-komünist faaliyetleri incelerken diğer taraftan iç ve dış gelişmeler bağlamında Türkiye siyasetinin bir panoramasını çiziyor. Şimşek, 25 yıllık süreci; 1945-1950, 1950-1960 ve 1960-1971 arası olmak üzere üç dönemde ele alıyor.
Millet İttifakı’nın, her tarafı yara bere içindeki Türkiye’yi toparlayıp normalleştirecek bir geçiş döneminin ortaklığı olarak ayakları yere basan, daha mütevazı hedefleri var. Kendi içinde çok farklı ideolojik ve politik yapılanmaları barındıran bir ittifaktan homojen bir gelecek tasavvuru beklemek aşırı bir istek olur. Türkiye’nin normalleşmeye, işleyen bir demokrasiye ve parlamenter sisteme ihtiyacı var.
AK Parti, bir vakitler HDP seçmeninin ikinci partisiydi; şimdi ise AK Parti bu seçmenlerin kahir ekseriyetinin keskin karşıtlık beslediği bir kimlik edindi. Öcalan ve Demirtaş arasında bir ikiliğin olması, AK Parti’nin bu ikiliği büyütmesi ve Öcalan safında bu mücadeleye dâhil olması, AK Parti’nin seçmen nezdindeki kimliğinde bir değişim yaratmaz.
Boşuna her maçın ruhunu taraftar temsil ediyor denilmiyor. Amedspor taraftarı maçın ruhu olduğunu bu maçta da kanıtladı. Maçın ruhu kesinlikle Kürtçenin direnişçi karakterinin sonucuydu. Taraftar, nasıl bir hayat yaşıyorsa ve bu hayatın sorunlarını çözmek için nasıl bedeller ödüyorsa öyle ve ona uygun bir direniş ruhunu sahaya taşıdı ve maça egemen kıldı.
Sosyal medyada yaşananlar güncel hayata, gerçekliği bozuma uğratan, her şeyi makrolaştıran dev bir mercekten yansıyor adeta. Övgüler de yergiler de o kadar hızlı “büyümeye” maruz kalıyor ki çok kısa bir sürede haddini aşarak zıddına inkılâp ediyor.