2004’den bu yana hakkında yazılan tüm yazılar, haberler, iddialar, verilen ifadeler birleşip bir iddianameye döndü. Milli mutabakatla yazılmış bir iddianameydi bu. Sırasıyla ulusalcılar, İslamcılar, cemaatçi polisler, iktidar destekçisi gazeteciler, Gezici komünistler, Pelikancılar hatta bazı gerçek Sorosçular eliyle imece usulü inşa edilmiş bir duvarın altında kaldı Osman Kavala.
Tarih doğa bilimlerine kıyasla halka çok açıktır. Genel kamuoyu fizikten, astronomiden, yüksek matematikten anlamayabilir; hiç karışmayabilir bu alanlardaki tartışmalara. Ama hele Türkiye’de, herkes şair olduğu gibi herkes tarih bildiğini de zanneder. Millî tarih, beğenelim beğenmeyelim, popüler bir alandır. Dolayısıyla herhangi bir tarih anlatısı, sırf şu veya bu ölçüde bilim dışı olduğu için ıskartaya çıkmayabilir. Nitekim bugün, popüler kültürde sahte-bilim kol geziyor. Yani şu veya bu tezin, yalnız bilim camiasınca değil, sahnede olduğu süre içinde geniş kitlelerce de benimsenip benimsenmediğine bakmak gerekir.
“Son zamanlarda farklı disiplinlerden gelenlerin tarih hakkında iler tutar yanı olmayan bilgilerle ve yorumlarla ahkam kesmeye başladıklarını ve tacizde bulunduklarını görüyorum. Bunu yapan bir çok kişi var ama iki kişi son zamanlarda çok dikkat çekmeye başladı. Dikkatlerini(zi) çekerim! İkisinin ortak yanı gizlemeye çalışsalar da son derece kibirli ve bol kitap sahibi olmaları, tarih ve din konularında sürekli konuşmaları.”
Hemen unutmayı istediğimiz ilişkiler, olaylar, kayıplar yaşıyoruz. Unutmak için çaba göstersek de zihin ne zaman uygun görürse o zaman başlıyor unutmaya. Acele etme diyor, kolay değil o kadar.
Bir zamanların sosyalist solunun bir kısmı, mutlaklaştırılmış bir “anti-emperyalizm” üzerinden ulusalcılığa savruldu. Bu sol-milliyetçiliğin topyekûn Batı düşmanlığı da Avrasyacılığa götürdü. Avrasyacı faşizmi ve Türkiye için ne istediğini, hattâ konjonktür sayesinde neleri kısmen gerçekleştirebildiğini, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden yazmaya devam edeceğim. Dış politika (yeni işbirlikçilik) boyutlarına da değineceğim, iç politika boyutlarına da (diktatörlük, yalan, politik piyasa, devlet burjuvazisi, emir-ve-kumanda kapitalizmi). -- Ama şimdi kısa bir ara verip tarihe dönüyorum.