Her iki parti de toplumun üst/orta sınıf, kentli, ilerici katmanlarında geniş bir erişime sahip. Her iki parti için de laiklik kilit bir anlam taşıyor. Hellaleşmek; her iki parti de Hindistan ve Türkiye'de değişen siyasi söylemlere uygun olarak anlatılarını değiştirmek zorunda kaldı.
Black Lives Matter gösterisine katılan iki beyaz göstericiyi vurarak öldüren 17 yaşındaki Kyle Rittenhouse dün (19 Kasım) yargılandığı mahkemede beraat etti. Jüriye göre sanık silahını meşru müdafaa için ateşlemişti. ABD’de meşru müdafaa kriterleri hayli muğlak. O nedenle Rittenhouse yargılamasının sonucunda verilen kararın hukuka uygunluğunu Türkiye’den bakarak değerlendirmek doğru olmaz. Fakat yorum yapabiliriz: ABD’deki kutuplaşma yargıyı da ele geçirmiş durumda.
Peki, 2006 yılında Başbakan Erdoğan “nas ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor?” demeden serbest piyasacı bir ekonomik programı uygularken, faiz konusunda İslam dünyasına açılım çağrısı yaparken, “enflasyon kadar faiz haram değildir” tezini D-8 toplantısında dillendirirken Türkiye’de enflasyon, faiz oranları ne durumdaydı?
Tarih ve bellek (hafıza). Kısmen örtüşebilir, ama aynı şey değil. Hatırladıklarımız giderek uzaklaşıyor, gerilerde kalıyor. Bir yerden sonra yerini tarihe bırakıyor. Bu, kitaplardan, kaynaklardan çalışılarak öğrenilmesi anlamına geliyor. İşkence de böyle.
Soğuk Savaşın her iki tarafında, büyük bir “işkence çağı” yaşandı 1950’lerden 1980’lere. Batıda, Cezayir Savaşı’ndan başlayarak Fransız ordusu tarafından geliştirildi ve oradan, özellikle Latin Amerika’daki askerî diktatörlüklere sıçradı.
Bu denli geniş bir siyasal yelpazenin Türkiye’nin geleceği için mutabakat araması siyasal tarihimizde az rastlanır bir durum. Muhalefetin serinkanlı ve kararlı bir şekilde tek adam yönetimiyle parti devletine son verme hedefine kitlenmesi ve iktidarın oltalarına gelmemesi, son dönemin en önemli gelişmesi.