Netlik aramanın, belirsizlikten, dolayısıyla hayâl kurmaktan kaçınmanın zamanımızın hastalığı olduğunu biliyoruz artık. Herkesin karnı tok, sırtı pek, herkes en güvenli alanda hareket etmeye çalışıyor. Bol bol meşguliyet icat ediliyor, boşluğa yer yok. Gerçek bir boşlukla karşılaşmak neredeyse imkânsız. Boşlukta, kontrol dışı düşüncelerin veya hayâllerin kafamıza doluşması tehlikesi var.
“Pigeonhole,” kelime anlamıyla güvercin yuvası. Ama aynı zamanda, sıra sıra açık mektup kutuları, ya da herhangi bir tasnif ve kompartımanlaştırma sistemi için de kullanılır.
26 sene önce Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak’ın Meclisten yaka paça gözaltına alınmasının görüntüleri, en başta da söylediğim gibi hâlâ hafızamızda. Önceki gün bu hafızamız seçimle görev başına gelmişlerin yine kelepçeli fotoğraflarıyla tazelendi.
Yukarıda soldaki resim, Londra Kalesi’nde 1535’te Thomas More’un, 1540’ta Thomas Cromwell’in son nefeslerini verdiği sehpanın kurulduğu yeri; sağdaki resim, hormonlu ve GNO’lu çağımızda unutmaya yüz tuttuğumuz “gülden güzel kokan” Arnavutköy çileğini gösteriyor.
Serbestiyet’te Halil Berktay “ben de bir troldüm” başlığıyla bir yazı yazdı. Başlığının vadettiği konuyu bu kadar ince işleyen, bu kadar az sözle bu kadar...