Öcalan örgütünü feshetmiş ve PKK silahlarını yakıyorken, Türkiye Öcalan’ın omuzlarına, altından kalkamayacağı bir sorumluluk yükleyerek süreci tehlikeye atıyor. Hemen her gün medya ve siyasilerden gelen açıklamalardan anlaşılıyor ki, Öcalan’ın çağrısı Suriye’deki Kürtlerin de silahlarını bırakarak oradaki rejime teslim olmalarını kapsıyor. Öcalan’ın böyle bir çağrısının olup olmadığını bilmiyorum. Ancak bana öyle geliyor ki eğer devlet, böyle bir yükü de Öcalan’ın omuzlarına yüklerse, Türkiye’deki süreci çok ciddi anlamda tehlikeye sokar.
Hz. Muhammet (s.a.), başka kavimlere veya genel anlamda beşeri havzalara Arap örfünü dayatmadı, aksine Arapların örfü referans alınıyorsa, örf olması hasebiyle Türklerin, Kürtlerin, Farsların, Peştunların veya Boşnakların da örfü sosyo politik tutum ve davranışlarda referans alınır, bu hem meşrudur hem olması gerekendir. Selefi bakış açısı Arapların giyim kuşamını, kendilerine özgü meşru/yerli geleneklerini bütün insanlara empoze ettiler
“Deklanşöre (yani kameranın tetiğine) ne zaman basıyorsunuz ve fotoğrafçı olmayı ne zaman bırakıyorsunuz?” Bir savaş muhabirinin 30 yıl önce dile getirdiği bu soru, habercilikle ilgili etik tartışmalardan sadece birisi. Ama hayâti. Hele Güney Afrika’daysan, üç arkadaşınla kurduğunuz grubun adı “Bang Bang” ise, kelle koltukta çalışıyorsan, çok ağır bedellerle karşı karşıyaysan… Çektikleri fotoğrafların hepsi ayrı hikâye, bazıları da ders, haberciliğin bugünkü hâlinden utanmayanlara.
Türkiye’de 2016’da kurulmaya başlayan yeni rejim, toplumsal rızasını ülkenin bekasının risk altında olduğu anlatısı üzerinden devşirdi. Bu anlatı, eski siyasi saflaşmanın (‘laik-dindar’) yerine yeni bir saflaşmanın (‘millî-gayri millî’) konulmasını gerektiriyordu ve bu yapıldı (2015-2025). Beka tehdidi ana söylem olarak bugün de devam ediyor fakat şimdi Kürtleri dışlayan bu ‘millîlik’ yetmemeye başlayınca Kürtlerin de dahil edildiği yeni bir ‘millîlik’ ekseni kurgulanıyor. Erdoğan siyasi saflaşmanın eksenini ‘laik-dindar’dan ‘millî-gayri millî’ye çevirirken fazla zorlanmamıştı fakat işi bu defa o kadar kolay olmayacak.
Geçen hafta vizyona giren yeni Superman filmi Trump’a, Hollywood’a ve İsrail’e meydan okuyan tarihi bir yapıt. Superman, ABD’nin müttefiği olan Boravia’nın yoksul ve kimsesiz Jarhanpur’u işgal edip sivilleri katletmesine engel oluyor; bir nevi ABD’nin itirazına rağmen Netanyahu’yu tek başına durduruyor. Milyonlarca kişinin izleyip konuştuğu bu özgün film aynı zamanda muhtaç bırakıldıkları bir dilim ekmek için birbiriyle yarıştırılıp makineli tüfeklerle taranan Gazzelilerin tek umudunun Superman olduğunu da gösteriyor. Evet maalesef Superman, Gazzelilerin tek umudu; ama Gazze’ye el uzatamayan bizlerin de çaresizliği.