“İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” sorusunu salt iktidarın gücüne bakarak cevaplamak ve “yeterince güçlü, o halde otoriterleşmeye ihtiyacı yok” demek mümkün mü? Bence bu son derece yetersiz ve yanıltıcı bir ölçü. Bu bakış açısı Türkiye’de zamana yayılan tedrici bir ihtilalle bir rejimden diğerine geçilmekte olduğu gerçeğini ıskalıyor: Evet, sadece bir anda patlayan ‘gürültülü’ ihtilallerin yürütücüleri değil, zamana yayılmış ‘sessiz’ ihtilallerin yürütücüleri de otoriterliğe ihtiyaç duyar. Hatta bunun mecburiyet halini aldığı durumlar da olabilir. Türkiye’deki soru bu noktaya gelinip gelinmediğidir.
1640 kişi için hazırlanan iddianame bu aralar elden ele dolaşıyor. İçinde olmayan yok. Ünlü siyasetçiler, akademisyenler, aktivistler, gazeteciler, yazarlar. Bu 14 yılda HDK’nın toplantı, konferans, sempozyum, zoom toplantısı gibi etkinliklerinden herhangi birine katılmış herkesin adı buraya “terör örgütü üyesi” olarak yazılmış.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’da siyaset esas olarak Hıristiyan Demokrat-Sosyal Birlik (Union) ve Sosyal Demokratlar (SPD) arasında geçiyor. Savaşın yıkıntılarından çıkan ülkeyi, dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi haline getiren temel aktörler, bu iki partidir. Ayrıca Almanya’nın insan hakları, inanç ve ifade özgürlüğü, farklılığa ve ötekiye saygı, kadın hakları gibi alanlarda bir takım standartları yakalaması da bu merkez sayesinde gerçekleşti. Bu iki partinin toplam oyu, yüzde 45 gibi rekor düzeyde düşük bir seviyeye indi.
En başta, ‘Ömer olması’ gerekenlerin kendi muhasebelerini yapacakları yerde ‘Ömer’i arama’ söylemiyle kabahati başkalarına yükleme ve ortaya bırakma hinliğinden vazgeçmeleri gerekiyor.
Ömer’in oturduğu yerde oturanlar, Ömer’ler aramaz, Ömer olurlar. Onların yükümlü olduğu şey, Ömer’ler bulmak değil, Ömer olmaktır.
Mourinho’un alan kullanımında orta saha olmadığı açıktı; çünkü o Buruk'tan daha hızlı biçimde rakip ceza sahasına topların taşınmasına karar vermişti. Fred’in telaşı ve bütün toplara uzun vurma arzusu bu açık talimatı doğruluyordu. Sol kanat ataklarının da tek amacı buydu. Ve bu planın işlemesi için de Mourinho, GS’yi ikinci bölgede karşılamayı kararlaştırmıştı. İkinci bölgenin uç beyin de başlayan karşı pres, GS’nin hızlı çıkışlarını engelliyor ve ilerde konumlanan Osimhen ile Barış Alper'i işlevsizleştiriyordu. Okan Buruk ise bu maç için hiçbir özgül tasarım yapmamıştı. Bildik GS oyununu oynuyordu ve bu ağır oyun FB’nin arzularına hizmet ediyordu. Futbol adına üstüne konuşulacak başka da bir şey yoktu. Derbi, hayaletlerin derbisi olarak İstanbul semalarında ağır kıvılcımlar saçarak maç sonunu 0-0 ilan ediyordu. Ne futbol kazandı ne oyun kazandı ne de taraftarların çılgınca beklediği 'yen' kazandı.