İktidarın, medyasının her ifadesi, hamlesi “çok anlamlı”. Sadece “mânâsı derin” anlamında değil. “Birden çok anlamı olan” kelimelerle de uğraştırıyor insan. İktidar “seri” hamleleriyle kendi rekorlarını kırarken, medyası da “seri haber-habercilik”te rekorlarını zorluyor. “Seri” derken… Onun da “hız”, “dizi”, “seri imâlat” vb. anlamları cümleten ortalığa serili.
Ole Gunnar Solskjaer, bir önceki Hollandalı teknik adamdan farklı olarak, Beşiktaş'a kazandırdığı gerekçeli ve geçerli oyun değeri; geride maksimum düzeyde alan daraltmak ve top rakibe geçtiğinde geriye doğru koşmak yerine, alanı daha da daraltarak, atakları öne doğru fırlayarak karşılamak oluyor. Futbol hakikatleri arasında yerini alan bu davranış, belki de Türkiye futboluna yapılan en pozitif katkıdır. Solskjear'ın takımı bu doğruda ısrar ederken, Okan Buruk’un takımı tam tersini yapıyordu.Beşiktaş futbol oyununa kısmen sadık kalarak ve haklı olarak Galatasaray'ı 2-1 yendi.
Muhtemelen 10 yıl sonra şimdi İmamoğlu’nun tutuklanmasına sevinenleri de İmamoğlu’nun bugünkü konuşmalarından alıntılarla o günkü haksızlıklara karşı çıkarken göreceğiz. Ama yine çok geç kalmış olacaklar. Maalesef Türkiye bir geç kalmış demokratlar ülkesi. Bir türlü kimse elinde güç varken demokrat kalamıyor, gücü kaybedince ise demokratlığa sarılıyor.
Bugün arefe günü. Sadece İsrail’i eleştiren bir makale yazdığı için maskeli polislerce alıkonulan ve vizesi iptal edilen doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk, Ramazan Bayramı’na Louisiana’daki bir iade merkezinde giriyor. Rümeysa’nın 20’li yaşlardaki onlarca İstanbullu hemşerisi ise gösteri ve yürüyüş haklarını kullandıkları için anayasaya, AYM ve AİHM içtihadına aykırı bir şekilde tutuklu oldukları cezaevlerinde bayramı karşılıyor. Bu topraklar, özgür düşünen serbest ruhlar için belki de hep “gidemeyenlerin ülkesiydi”, ama artık maalesef dünya da “gidecek yeri kalmayanların diyarı”. Bu küresel karabasanın ve nefes darlığının sebebi bu.
Zaten yeterince uzun olan başlığı daha fazla uzatmamak için yukarıda okuduğunuz kadarıyla yetindim. Uzatmayı göze alsaydım başlığı şöyle kuracaktım: “Yoldaki işaretler: Erdoğan’ın ‘demokrat’ döneminde (2002-2012) cereyan eden ve bugününe delâlet eden erken göstergeler ile liberal-demokratların zamanında bunlara hak ettiği tepkiyi göstermemeleri hakkında…” Evet, öyle düşünüyorum. Yine, tıpkı ilk dönem gibi liberal-demokratların Erdoğan’ın otoriter dönemindeki tepkileri ve eleştirileri de eksiklikle, yetersizlikle malûldü. İki dönemdeki tepki-eleştiri eksikliğinin farklı nedenleri vardı.