Dindar/İslamcı Kürt siyasetçi veya aydınların PKK-DEM’le kurduğu ilişkide ava giden avlanmış, seküler Kürt siyaseti dini ton kazanacağına aksine, dindar Kürtleri sekülerleştirmiştir. “Etnisite veya milliyetçilik” öne geçince din artık dünyevi sorunların çözümünde rol oynayan bir anlam ve yol haritası olmaktan çıkar, şu veya “din dışı” amacın önünde ayakbağı durumuna düşer.
Bugün, söylemde laikliğe atıp tutanları eylemde pek laik bir halde görmekteyiz. Devletin din sözcüsü olmaktan rahatsız olmazken, dinin devletlûlara verdiği emirleri ve yaptığı uyarıları hatırlatmaktan ise korkup, çekinip, tedirgin olup imtina ederek...
Türkiye’nin doğusundaki demokrasi arayışlarının elbette ülkenin batısında da yankısı olacak. En kötü barış, en iyi savaştan daha evladır. Değişimin gerçekleşebilmesi için önce değişime inanmak gerekiyor. Kürt meselesindeki çözüm enerjisi, ülkedeki diğer düğümlenmiş noktaların aşılması açısından da bize yeni kapılar açabilir.
Muhalefetin yüzbinlik mitinglerini görmeyen medyaların şirketlerine dönük boykot da mantıklı ve işe yarayacak bir boykot türü. Ama mesele hızlıca kültür savaşı kulvarına giriverdi, muhafazakâr, yandaş şirket çarpılamaya, zorbalığa, eli meşaleli sürek avına döndü.
T24’de dün “Partiye habersizce üye yapılan Faruk Bildirici, AKP'yi AKP'ye şikâyet etti” haberini görünce içime kurt düştü. “Olur olur bal gibi olur”, ben de “e-Devlet”e baktım. Meğer Şubat 2024’den beri eşimle birlikte AKP'nin “aktif üyesi”ymişiz! Hayatımızdaki en münasebetsiz durumlardan biri olsa da… Birçok açıdan çok mânâlı. Peki ne yapmalı? Ki o da ayrı dert.