Sloganlarla çözümlemeye çalıştığımız bazı sorunların çözümünün bir parçasının da “dil”i değiştirmekte yattığını düşündüm ve teğmenlerin ihracıyla ilgili bu yazıya bu tuhaf başlığı o yüzden, bilerek seçtim.
RTÜK Başkanı’nın “Bazı haberlerin ülkemizde ‘olumlu olaylar’ olmuyormuş gibi kamuoyuna servis edil(mesini)” şikâyet konusu yapıp müeyyide tehdidinde bulunmasıyla bir ülkenin futbol federasyonunun ‘sıkıcı’ olduğu gerekçesiyle teknik direktörlerden savunmayı esas alan bir oyun anlayışından uzak durmalarını, aksi takdirde kendilerine müeyyide uygulanacağını söylemesi arasında hiçbir fark yok. Çünkü ikisinde de düzenleyici kurumların belki ancak tavsiyede bulunabileceği fakat kesinlikle cezaya bağlayamayacağı durumlar söz konusu.
“Oyun büyük yeğenim, bize çip takacaklar. Benden söylemesi”… Türkiye’deki komplocu dostlardan duymaya alıştığımız yaygın bir cümle. Anlayamadığım bir şekilde çip Anadolu distopya senaryolarında önemli yeri olan bir nesne. Ancak bu yazıda beni gerçekten endişelendiren yeni bir tehditten konuşmak istiyorum. Toplanın yeğenler, bize yapay zekâ takacaklar!
Memleketin en üst mahkemesinin kararlarının dahi tanınmadığı ve yargının yürütmeyle fiilen bütünleştiği bir düzende, vatandaşların hak ve hürriyetleri korunamaz. Lakin mesele sadece hak da değil, ekmek de var işin içinde. Hukukun üstün olmadığı bir yerde, ekonomi de ne istikrar kazanır ne de büyür, ekmek de dara düşer.
Ortaçağ’daki Engizisyon mahkemelerinden beri kehanetleri yüzünden en ağır cezayı alan astrolog Hilal Saraç oldu. Siyasi temennilerini kehanet gibi anlatırken kendi akıbetini göremeyen başarısız astrologu yargı ciddiye almış gözüküyor.