Bugüne değin gelen alt dalga, Hıristiyanlık ile İslâmın eşitsizlenmesi ve esas olarak ikincisinin değersizleştirilmesine dayalı. Bu eşitsizliğin yarattığı yüzyıllık öfke birikiminin, İslamiyetin Selefi yorumuyla birleştiğinde nasıl acımasız bir hale dönüştüğünü ise, bugün esefle yaşıyoruz.
Devletin Apo’ya mahkûm olup olmadığı sorusuna gelirsek. Düne kadar devletin Fetullah Gülen’e de mahkûm olduğu da söyleniyordu; buna inananların sayısı az da değildi. Peki n’oldu? Sonuç?
Cinayetin tam anlamıyla aydınlatılması, devlet içindeki cinayet şebekelerinin ortaya çıkarılması; demokrasiye ulaşmamız, insan haklarına saygılı bir sistem kurabilmemiz ve Hrant'a borcumuzu ödeyebilmemiz için şart.
İslâmiyetin demokratik, barışçı, toleranslı yorumlarını tercih eden hükümetlerin, ulemanın ve diğer kanaat önderlerinin, Selefîliğe, cihadizme ve IŞİD’e karşı, kendi inanç, kavrayış ve kültürel referansları doğrultusunda içsel bir ideolojik mücadele yürütmeleri, önemsiz olmak şöyle dursun fevkalâde büyük önem, olağanüstü bir önem taşıyor. Batı’nın bu açıdan en olumlu katkısı herhalde “gölge etme başka ihsan istemem” kategorisine girer.