AKP ve HDP, bu fırsatı iyi değerlendirmeli. HDP’nin hükümete girmesi, öncelikle PKK’nin ateşkes ilan etmesine ve çatışmasızlık haline dönmesine vesile teşkil etmeli. Kısa sürecek olsa da birlikte çalışmak, partiler arasındaki iletişimsizliğin giderilmesine ve önyargıların aşılmasına vesile olmalı.
Kilisenin dogmatikliğine karşı Galileo nasıl aslında nelerin döndüğünü anlatamadıysa, bugün biz de sol/liberallere nelerin döndüğünü aklıselim temelinde anlatamıyoruz. Bu aydınlar, anti-AKP’ciliğin bir çeşit Kâbe’ye dönüştüğü kendi kutsal mekânlarını yaratıp; histerik, diyonisyak, ruhanî bir duygusallık seli eşliğinde, her gün birlikte tavaf işlemini gerçekleştirip “arınıyor” ve rahatlıyorlar.
PKK ve HDP, başları her sıkıştığında Öcalan'ı devreye sokarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Öcalan'ı genelde böyle zamanlarda hatırlıyorlar. Ama bu kez süreç toparlanması zor bir aşamaya geldi.
Türkiye'nin bitmeyen seçim atmosferi içinde ateşkesin bozulmasını, çatışma ortamını, barış sürecinin mimarı olan Cumhurbaşkanına yıkmak bir analiz değil, bir siyasi tercih. Fakat odadaki fil orada ve iktidarda hangi parti olursa olsun, orada olmaya devam edecek.
‘’Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi’’nde olduğu ve çizildiği gibi kaleciyi değil kaleciden çok Karaman’ı ve Kweuke’yi düşündüm. Karaman otoritesini gösterdi ve penaltıyı başka bir oyuncusu-Deniz-kullandı. Daha önce yaka paça atılan penaltıyı bütün görüntü kirliliğine rağmen düzgün bir vuruşla Kweuke gol yapmıştı. Fenerbahçe maçında penaltıyı kaçırdı Deniz...