Yazarlar

Bir benzerlik hikayesi: Denizli Hadisesi

Erdoğan’ın “Kuvayi Milliye ne ise Hamas da işte aynen odur” sözlerine tepki gösteriliyor.Tepkiler sadece Hamas ile ilgili ideolojik önyargıları ortaya koymuyor, Kuvvayi Miilliye konusundaki tarihi bilgilerin ne kadar kof olduğunu gösteriyor. Mesela 9 Temmuz 1920’deki Denizli Baskını’nı bugün kimse hatırlamıyor.

Ebrar Karakurt, Moskof ayazını unutur mu?

Bu hafta Rusya Kadın Voleybol Şampiyonası’na siyaset karıştı. Rusya’nın en eski kadın voleybol takımlarından Dinamo Moskova, yarıfinalde Ebrar Karakurt’un yıldız oyuncusu olduğu Locomotive Kaliningrad karşı 2-3 kaybetti. Fakat Dinamo oyuncuları yenilgiyi kabullenemedi. Önce Dinamo Moskova kaptanı Natalya Ebrar’a el hareketi çekti, ardından Dinamo CEO’su Elena Godiva Ebrar ve takım arkadaşlarının “eşcinsellik propagandası ve satanistlik” yaptıklarını söyledi. Varlığını Kremlin rejiminin istibdadına borçlu olan Elena Godiva nam-ı diğer Goncagül, yenilgiyi hazmedememiş, ağlayarak Kremlin’e ihbar mektubu yazmıştı. Eşcinsel hareketin terör örgütü kabul edildiği, eşcinsellerin 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı Rusya’da gündem olan bu ihbar mektubu, Stalin döneminde eşcinsel olduğu iddiasıyla fişlenen ve sadece bu yüzden yargılanan 60 bin kişinin ve sosyal ölüme terk edilen eşcinsel yazarların, şairlerin yaşadıklarını hatırlatıyor.

Seküler hayat tarzının gizli çekiciliği ve otoriterliğe karşı direnişteki rolü

Gündelik hayatı yaşama biçimini koruma güdüsü, iktidarların onu değiştirme, dönüştürme arzusundan daha güçlüdür. Türkiye’de seküler kesimlerin muhafazakâr-otoriter iktidarın kendi yaşam tarzlarına müdahalelerine gösterdiği direniş bu gerçeği bir kez daha teyit etti. İlaveten: Gündelik hayatın seküler tarzının dindarlar için de gizli bir çekiciliği vardır ve muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayat tarzlarını kısıtlama eğilimine girmişse, bunda bunu bilmesinin ya da sezmesinin de önemli bir payı vardır. Yani muhafazakâr-otoriter bir iktidar seküler hayatı frenleme çabasına girdiğinde karşısında biri açık öbürü gizli-örtülü iki ayrı direniş cephesi bulur.

CHP’de değişim Kemalizme rağmen mümkün müdür?

Kemalist felsefe ile Kürtlük mefkuresi arasında “varoluşsal bir karşıtlık” varken ve eninde sonunda her iki taraf da bu gerçeklikle yüzleşmek durumundayken, müzmin muhaliflikten çıkıp “2028’de iktidarı hedefleme” sorumluluğunu üstlenen CHP’nin bu konuda nasıl bir formülasyon geliştireceği merak konusudur. Kürt meselesi ile “CHP’nin baba ocağı kodları” yani “Kemalizm” arasında çözülmesi gereken hususlar, cevaplandırılması gereken sorular, klasik muhalif bir nazarla, iktidar bloğunun tavrına göre şekillenen konjonktürel kaçamak cevaplarla geçiştirilemeyecek kadar ciddi, hayati bir meseledir.
- Advertisement -

Merkez ve yerel: İşbirliği mi rekabet mi?

Türkiye’de bazen yerel siyaset, “küçük siyaset” veya “mikro siyaset” olarak düşünülür. Hatta “marjinal bir siyaset alanı” gibi görülür. Oysa ki yerel siyaset ile merkezi siyaset arasında bir büyüklük-küçüklük farkından söz etmek, bir önem hiyerarşisi kurmak, bu çağda çok gerçekçi değil. Uluslararası alandaki yeni demokratik bakış açısına göre, yerel siyaset, ulusal siyasetle tamamen eşit düzeyde. Ülkeler arası ilişkilerin, yerel yönetimler üzerinden gelişmesinin, merkezi yönetimlerin kurduğu ilişkilerden daha olumlu sonuçlar üretmesi de mümkün.

En Son Çıkanlar