Serbest TV’de yayımlanan Ali Bayramoğlu’yla Bugünler programının bu haftaki bölümünde: “Ana hatları itibariyle karşımıza çıkan manzara; popülist bir iktidar karşısında, onu yenebilmek için popülist istikamette giden bir muhalif çizginin varlığı. Mesela İmamoğlu mesela Yavaş gibi isimler Tayyip Erdoğan’ı yenebilecekleri duygusu verdikleri için bir cazibe merkezi oluyorlar.”
Serbest TV’de yayımlanan Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor programının bu haftaki bölümünde; “Böyle bir ekonomik durumda Türkiye’nin ciddi bir dış politika yürütme ihtimali yok”, “Türkiye son dönemde, uluslararası toplantılar dışında sadece Orta Asya ve Körfez ülkelerine ziyaret gerçekleştirebiliyor”, “Ben Rusya ile Amerika’nın Ukrayna’da vekalet savaşına gireceklerini düşünmüyorum.”
Beştepe’de özel zirve toplanmasına, Jandarma ve Emniyet’in ortak bildiri yayınlanmasına neden olan bildiriyi yazan ve öncülük eden emekli amiral, bir Whatsapp grupta bunları yaparken meğer henüz Türkiye’de yaygınlaşmamış Kovid-19 aşısını erkenden olmak için Moskova’daymış.
Cumhuriyet mitingleri günlerinde biri çıkıp da 15 yıl sonrasında devletle AK Parti’nin ilişkisinin karşılıklı düşmanlıktan karşılıklı muhtaçlık biçimine dönüşeceğini öne sürseydi, muhalifinden muvafıkına herkes ona deli muamelesi çekerdi. Fakat işte şimdi o noktadayız. Peki buraya nasıl gelindi? Erdoğan, devletin gönül tellerini ilk ne zaman titretti ve sonrası nasıl gelişti? Bugün ve önümüzdeki birkaç yazıda: Erdoğan’la devletin simbiyotik ilişkisinin özet tarihi.
Bakanın ötesinde güçler, rollerini oynuyordu. Bir aşk skandalıyla tasfiye edilmişti ama o olayı patlatan gazetenin bunu bir habercilik faaliyeti olarak yaptığını söyleyemeyiz. Çalışkan ve cesur bir İçişleri Bakanı, darbe yoluna engel çıkarabilir, kontrgerillanın eylem planlarını bozabilirdi. Bu engel kaldırılmak istenmişti. Bir komploya kurban gittiği ortadaydı.