Çeşitli sloganlar atıyorlardı. Yanımdaki ekibe sordum “Ne diyorlar” diye, “Boşver, gereksiz şeyler söylüyorlar” diye geçiştirdiler. Maçın bitiminde, stadın yanına park ettiğimiz arabamıza giderken, bizim merkezden geldiğimizi fark ettiler. Bize bağırmaya başladılar. Telaşla arabaya bindik. Kalabalık önümüzü kesti. Biraz ilerleyince bu kez de taşlamaya giriştiler. Gazladık ve kaçtık.
Acaba yaklaşan seçim tarihsel bir perspektiften bakıldığında neyin seçimi olacak? Siyasi iktidarın mı, yoksa devletin bu özellik ve nitelikleriyle devam edip etmemesinin mi? Muhalefet devletin bazı yönlerinin değişmesini istiyor mu, istiyorsa hangi yönde ve acaba bu değişimin riskleri ne? Partiler arası iş birliğinin hangi derinlikte olması gerektiği veya cumhurbaşkanının kim olacağı gibi konularda doğru kararlar vermek, bu ve benzeri soruların cevaplanmasına, söz konusu ‘ev ödevinin’ doğru yapılmasına muhtaç.
Serbest TV’de yayımlanan Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor’da bu hafta: “Türkiye, oldukça sıkışık durumda. Komşularının yanı sıra BAE, Mısır ve İsrail ile arasını düzeltmeye çalışıyor. Onlar tabii ağırdan alıyorlar bu süreçleri, Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkışık durumu bildiklerinden dolayı. Diplomaside bir kural vardır: Eğer siz güçlüyken anlaşma yaparsanız bu daha yararlıdır; zayıfken yaparsanız, ki Türkiye bugün o durumda, yapacağınız anlaşma o kadar parlak olmaz.”
Siyasal yaşamı boyunca çok farklı gruplarla girdiği pragmatik ilişkileri sonlandırma veya ona yeni suretler biçme koşul ve zamanlamasını çoğunlukla kendi seçen bir siyasal lider olarak Erdoğan için emekli askerler, elindeki dost listesinin muhtemelen en alt sıralarında yer alıyordu ve bunlar muhtemelen listedeki en kuşku duyduğu gruplardan biri idi. Gelişmeler, emekli askerlerin 2014 sonrası kurduğu denklemlerin ulaşabileceği doğal sınırları kalın uçlu bir kalemle belirliyor.
Her şeye “Türk” etiketi yapıştırarak işlerin yoluna gireceği, kalkınma ve refahın bu tercihten geçtiği ileri sürülüyor. 4-5 sene önce “Türk tipi başkanlık rejimi” de böyle dayatılmıştı. Bu “yerli ve milli” yönetim modelinin ne menem bir şey olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Sonunda, ülkede demokrasi, özgürlük, hukuk, adalet, bağımsız yargı, kurum ve gelenek namına bir şey kalmadı.