Kılıçdaroğlu, kardeş parti saydığı Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin “iki devletliliği savunmak ayrılıkçılıktır, Türkiye’yi de felakete sürükler” tezlerini duymazdan geldi, Erdoğan ile hamaset yarışına soyundu ve onun Kıbrıs politikasını kutsadı. Erdoğan mağduru Mustafa Akıncı ile görüşmek için randevulaştı, sonra hiçbir izahta bulunmadan randevuyu iptal etti.
Bakmayın şimdi her yerde karşınıza çıkan Şenol Güneş güzellemelerine… Şöyle bir 10 yıl öncesine gittiğinizde, Güneş’in toplumun geniş bir kesiminin gözünde neredeyse bir ‘nefret objesi’ olduğunu görürsünüz. Bu size inanılmaz gelebilir, inanmayan Google’a baş vursun. Aşağıdaki Şenol Güneş portresi o günleri anlatıyor, bundan 12 yıl öncesini… Türkiye’deki “Şenol Güneş nefreti”ni “taşra nefreti”nin futbol alanındaki tezahürü olarak tanımladığım “’Taşra nefreti’nin paratoneri” başlıklı portreyi hatırlamanın ve utanmanın zamanıdır. (Aktüel, 23 Mayıs 2009).
Takımın omurgasını oluşturan gençler, Almanya’da doğan ya da büyüyen gençlerden oluşuyor. Avrupa’da yetişmiş ve/veya Avrupa’da kendini kanıtlamış bir oyuncular topluluğu... Kendi yerel kültürlerinin, göçmen ruh halinin yanı sıra, futbol dünyasındaki sıkı rekabet de onları etkiliyor. Zor koşullarda kendilerini kanıtlayarak belli bir noktaya gelebilmişler.
Yarın (Cuma) İtalya ile oynayacağımız açılış maçıyla başlayacak Avrupa Futbol Şampiyonasının favorisi olmasa da ne yapacağı futbol dünyası tarafından en merak edilen takımı Türkiye. 24,5 yaş ortalamasıyla turnuvanın en genç takımı; yarattığı sempatiyle kendisine yakıştırılan ‘bizim çocuklar’ deyimini fazlasıyla hak ediyor.
İktidarın sığınmacı politikası çok konuşuldu. Peki ana muhalefet partisi CHP bu konuda ne düşünüyor, ne yapıyor ve nasıl bir politika öneriyor? Serbestiyet yazarı Berat Özipek’in hazırladığı “CHP ve Suriyeli Sığınmacılar / Ayrımcılık, Ötekileştirme ve Nefret Üretiminin Politik Dili” başlıklı rapor, sıklıkla göz ardı edilen ve “şimdi sırası değil” denerek ötelenen temel bir insan hakları sorununda muhalefetin durumunu mercek altına alıyor.