104 emekli amiral, 126 emekli büyükelçinin tepkileri, şu tablo içinde bir anlam kazanıyor: İyice alt üst olan ekonomik dengeler, ciddi sıkıntılar içindeki toplumu daha da zora sokuyor. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi, Montrö tartışması, dış dünyayla ilişkiler, MHP’nin “HDP yetmez Anayasa Mahkemesi de kapatılsın” çıkışı... Merkez Bankası meselesi... Pandeminin yönetim şekliyle ilgili tartışmalar...
Büyük vatanseverlikle yazdıklarını düşündükleri bildirileri devletin gözünde barış akademisyenlerinin bildirisinden farksız. Hatta Devlet Bahçeli rütbelerinin sökülüp, maaşlarının kesilmesini dahi istedi. Sayelerinde Meclis’ten yaka paça milletvekili kovan, gece yarısı Merkez Bankası başkanı kovup doları 8 liranın üzerine çıkaran iktidar moral ve motivasyon kazandı. Bir süre daha maç yine iktidarın çok sevdiği sahalarda oynanacak. Sıradan insanların yaşadığı Türkiye, eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında kalacak.
Ülkeyi sarsacak bir cinayet işlenmiş… Cinayet gününün akşamında ilgili bütün devlet görevlilerinin katıldığı bir ‘aydınlatma’ toplantısı yapılıyor… Biri toplantıya katılan Gülen cemaati bağlısı iki istihbarat yetkilisi, cinayetten bir yıl önce hazırlanan, katilleri dahi isim isim not etmiş bir rapor ellerinin altında olduğu halde ‘aydınlatma’ toplantısına bu belgeyi sunmuyorlar…
Mandela’nın siyahların ragbiyi desteklemesi ve Afrikanerlerin de ulus olma fikrini benimsemesi üzerine kurduğu oyun, beklentinin üzerinde bir başarı kazanır. Aslında olan biten Mandela’yı da şaşırtır, bir kupa kazanmanın insanların hayatına böyle tesir etmesi karşısında sarsılır. Ama nihayetinde, beş yıl için öngördüğünün büyük bir kısmının bir yılda gerçekleşmesi onu sevindirir. Başkanlığı süresince Güney Afrikalı kimliği yaratmak için ciddi mesai harcar. 1999’da emekli olsa da onun ışığı Güney Afrika’nın üzerinde yansımaya devam eder.