“Yelekli Tevfik ve arkadaşları, bir ada ararlar. Sıkılmışlardır Rumelihisarı’nın uzun gecelerinden /(…) Yatak odaları sabah güneşi görecek, salon limanı alacak, çalışma masaları da dağ görünümlü. /Ve bir melankolya çiçeği, saksıda; suyu düzenli verilecek, yeri değiştirilmeyecek.”
Bu hafta Etyen Mahçupyan’a şirketlerdeki kültürel değişimleri sordum. Çünkü şirketlerde yaşanan kültürel değişim çalışmalarının büyük topluluklara da uyarlanabileceğini biliyoruz. Geçmişte şirketlere danışmanlık yaparken yaşadığı kişisel deneyimleri de konuştuk. Ve kitapta anlattığı United Airlines şirketinde yapılan çalışmaları ele aldık...
Önce gözü yaşlı bir anne çıktı ekrana. Üç çocuk annesi kızının eltisiyle birlikte aynı adama kaçtığını duyurdu. Ordu Fatsa’da yufkacılık yapan Muammer, dükkânı kapatıp iki eltiyle birlikte kayıplara karışmıştı. Gözü yaşlı anne kayıplara karışan kızının evine dönmesini istiyordu. İki eltinin isimleri de aynıydı. Hamide. Bu nedenle evlendikleri kardeşlerin yaşlarına göre büyük Hamide, küçük Hamide diye hitap edildi onlara…
Emine Şenyaşar Türkçe bilmiyor. Türkiye’de yargının durumundan, Anayasa Mahkemesi’nin bile kapatılmakla tehdit edildiğinden, hakkında verilen mahkeme kararını beğenmeyen hatırlı insanlar için hakimler hakkında soruşturma açıldığından bir düzenli gazete okuru kadar haberdar değildir. Eşini ve iki çocuğunu kaybettiği bir saldırıyla ilgili üç yıldır tecelli etmeyen adaleti 25 gün adliye önünde aradıktan sonra çıkan bu kararla o da ümidini kesmiş gözüküyor.
Türkiye’nin batısında “Terör yoksa sorun da yok” düşüncesi yaygınlaştı. Kürt meselesi, askeri operasyonların haricinde gündemden düştü. Yaratılan durumun geçici değil daimi olduğuna dair algı kökleşti. Lakin gerçek ile algı birbirinden farklı; sorun tüm gerçekliği ile devam ediyor.