Mevcut tablo, ortada bir iradenin olup olmadığı sorusuna bile açık. Erdoğan’ın dilindeki bir günden öbürüne değişen sözler, ortada samimi bir iradenin olup olmadığı hususunda ciddi kuşkular doğuruyor. Velev ki yanılmış olayım, velev ki ortada samimi bir irade olsun, bence o iradenin kuvveden fiile çıkması ve AK Parti’nin yeniden reformcu bir parti haline gelmesi mümkün değil.
Toplanıp biriktirilen nesneler, yazılı seyahat anlatıları, bilimsel çizimler… hepsi, Batı’daki gelişmelerin koloniler üzerindeki dolaysız, fiziksel etkisini temsil ediyordu. Bu etkiyi olumlamak suretiyle, derinleşen bir hayal kırıklığı çağında bile, hükümetlerin sömürgeciliğin sürdürülmesine kamusal destek bulmasına yardımcı oldular.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir reform sürecine girildiğini muştularken, yapılacağını belirttiği reformlar ile önceki tercihleri arasında bir bağlantı kurmamaya özen gösteriyor, bunu değişen koşulların doğal bir sonucu olarak lanse ediyor. Daha açık bir ifadeyle Erdoğan; yakın geçmişte izlediği siyasetlere eleştirel bakmıyor, onların yanlış olduğuna ilişkin bir imada bile bulunmuyor.
Kürt sorunu konusunda hazırladığı raporları, Kürtlerin duygularını, tepkilerini paylaşıyor. Bazı eleştirilerini aktarıyorum: İhvan’dan çok İhvancılık yaptık. “Ben de çözüm için PKK ile Öcalan ile masaya oturulması gerektiğini söyleyenlerden biriydim (...) Oslo görüşmeleri doğru bir temastı (...) Oslo, FETÖ unsurları tarafından deşifre edildi.” “Genlerimize işlemiş Kürt karşıtı zihniyet, (Salih) Müslüm’le daha yakın, daha samimi ilişki kurmamıza engel oldu.