Dört tarafı ‘düşmanla çevrili’ görmenin, dahilde ve hariçte ‘bedhâhlar’ gören gözlere sahip olmanın kazandırdığı ne oldu? Kürde, Ruma, Araba, Ermeniye mutluluk getirmediği aşikâr olan bu bakış, Türke olsun getirdi mi? Bir ortak yaşam örgüsü içinde yaşayagelmiş bu toplulukların yekdiğerini düşman olarak gördüğü, ötekinin kaybında kazanç aradığı bir sürecin kazananı yok. Herkes kayıpta, hepsi birden mutsuz.
Hollywood sinemasında tehdit genelde ya Orta Doğu’dan, Rusya’dan gelir ya da uzaydan; zombi, terör, virüs her ne olursa olsun, farklı tezahürlere bürünse de düşman esasında her zaman aynıdır: öteki. Tenet filmindeki saldırı daha farklı bir yerden, gelecekten geliyor. Torunların dedelerine, ninelerine açtığı bir savaş bu.
“1 Ekim 2016 tarihi itibariyle kamu hizmeti ile hukuki ilişkim sonlandı. Ama burası Türkiye, üstelik anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyen ikinci maddesinde ‘hukuk devleti’ ibaresi var. Ve, bendenizin kamu hizmetinden ayrılmasından yaklaşık bir ay sonra (29 gün) yayınlanan 675 sayılı KHK ile kamu hizmetinden ihraç (?) edildim.”
ABD Salgın Hastalıkları Önleme ve Mücadele Dairesi’nin (CDC) 30 Ağustos’ta yayımladığı bir rapordaki istatistik, koronavirüsün komplo olduğuna inananlar için yeni ‘delil’ oldu. CDC raporunda, “Ölümlerin sadece yüzde 6’sında ölüm sebebi olarak ‘sadece KOVID-19’ gösteriliyor” deniyordu. Bu ifade Amerikalı komplo teorisyenlerini harekete geçirdi ve bakın sonrasında neler oldu… ABD’de Türkçe yayın yapan internet sitesi Amerika Bülteni’nin haberi:
Her olayın içine jurnalcilik ve ihbarcılıkla hemen polis çağrılıyor. Herkes sevmediği fikirdeki, eylemdeki insanları tutuklatmaya çalışıyor. Karşıt görüşten birini evinden aldırmak bir güç gösterisine dönmüş durumda. Talep artık hürriyette değil, tutuklanmada eşitlik. Hoşumuza gitmeyen her şey bize suç gibi geliyor. Akıl yürütmeyle, kanaatle insanların hayatı hakkında hükümler veriliyor. Kimse delil, karine merak etmiyor.