Siz hiç şu küçümsediğiniz KADEM’in son aylarda karşılaştığı kadar yoğun, uzun ve şiddetli bir psikolojik terörle karşılaştınız mı kendi hayatınızda? Özellikle kendi mahallenizden - ya da mahalleniz sandığınız yerden? Ve sonra bir bariyeri, tek bir bariyer de olsa, bir silkinişle, sırf medenî cesaretinizle aşabildiniz mi?
Sözleşme’den yana olanlar ve Sözleşme’den çıkılmasını savunanlar listesi, hükümet içindeki tartışmaları, çatlakları göstermesi açısından ilginç. Daha önce bu kadar açıkça birbirine karşı olan hükümet üyeleri görmemiştik.
Uzun süren AK Parti iktidarında okullaşmada, orta sınıflaşmada ve şehirleşmede önemli adımlar atıldı. Sonuçta 2002’den farklı bir AK Parti sosyolojisi ortaya çıktı. İstanbul Sözleşmesi etrafında koparılan fırtına ve buna verilen tepkiler, AK Parti’nin değişen sosyolojisine ayak uydurmadığının bir karinesi.
Bu ülkenin dindarlarının epeyce büyük bir kısmı, semboller üzerinden bir okumayla, zafer üstüne zafer kazandığını düşünerek yaşıyor hâlâ. Adaleti ve özgürlüğü paranteze alabilen, yeri geldiğinde tahakkümüne din üzerinden meşruiyet arayabilen bir siyasetin elinde dinin araçsallaşmasıyla ‘zafer zafer büyüyen bir yenilgi’nin zemini döşeniyor.
Hayatın ölümden kıymetli, insanın yaşama hakkının devletin çıkarlarından daha önemli olduğu bir ülkede Eren Bülbül’ün ölümü her şeyden önce olaydaki vahim devlet ihmalinin deşilmesini, sorgulanmasını gerektirirdi.