26 Aralık’taki Serbestiyet haberlerinden yalnızca birkaçı:
* 30 Kasım’da yayına başlayan Cavit Çağlar’ın sahip olduğu Olay TV, 26 gün sonra kapandı. Kanalın kapanış gerekçesini ana haber bültenine çıkan genel yayın yönetmeni Süleyman Sarılar açıkladı: “Cavit bey, ‘Bana iktidardan büyük baskı var. Çok ağır baskı altındayım devam edemeyeceğim’ dedi. Hatta kendisine burada hepimizin yerine gelecek ve Olay TV’yi götürecek insanlar listesi sunulduğunu da söyledi.”
* Mustafa Ali Akyol, İHOP Genel Koordinatörü Feray Salman’a soruyor: “AK partili milletvekilleri tarafından Meclis’e sunulan ‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri bugün (25 Aralık’ta) başlıyor. Bu yasa teklifi kabul edilirse, STK’lar uygulamada ne gibi somut problemlerle karşılaşacak?
Feray Salman cevap veriyor: “Sivil toplum kuruluşları uluslararası sivil toplum örgütleri ile ortak projeler yapabilmektedir. Bu projeler Dernekler Dairesine hali hazırda bildirilmektedir. Ayrıca Türkiye, muğlak terör mevzuatını kullanarak, hoşlanmadığı kurumları teröre destek vermekle suçlayabilmektedir. Örgütlenme özgürlüğünün özüne dokunan düzenlemelerin, uluslararası sivil toplum kuruluşları üzerinde caydırıcı bir etki yaratması muhtemeldir.”
* “Türkiye’nin yeni yönetim biçimi kitlesel cezalandırmadan geçiyor” diyen CHP milletvekili İlgezdi, raporunda iktidarın sürdürdüğü baskıcı siyasetin izlerine en çok hapishanelerde rastlandığını kaydetti.
Raporda, Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan İnfaz Hâkimliği İş Durumu verilerine işaret edildi: “2010-2019 arasında tam 1 milyon 691 bin 131 mahpus, İnfaz Hâkimliklerine başvuru yaptı. Buna göre her saat 20 mahpus, karşılaştığı kötü muameleyi bildirdi.”
* “AB Komisyonu’ndan Kavala, Demirtaş ve Dündar uyarısı geldi.”
Koca bir kamyon, var hızıyla uçuruma doğru koşuyor. Kamyonun kasasındakiler fara yakalanmış tavşan gibiler. Nutuk tutulmasına uğramışlar. Kamyonun şoförü yola bakmayı bırakmış, yalnızca yanındakine bakıyor. Biraz sonra uçuruma yuvarlanılacağı açık!
Evet, Türkiye aynen böyle; kendi anayasasını her gün, insan haklarıyla ilgili uluslararası taahhütlerini sık sık ihlal eden otokratik bir yönetim var. Dünyaya meydan okuyor. Hukuk tanımadığı için uluslararası taahhütlere giremiyor. Sözüne güvenilmediği için borç bile alamıyor. Alıyorsa da en pahalısını alıyor.
İnsanlar hızla yoksullaşıyor.
Ana muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu “bunlar diktatör” diyor. Erdoğan/Bahçeli ikilisi onlara düşman muamelesi yapıyor.
Altı milyon oy alan HDP bir teröristler topluluğu olarak adlandırılıyor. O altı milyona bu söz iktidar medyası tarafından her gün söyleniyor. O insanların aidiyet duyguları her gün örseleniyor.
Milyonlarca oy alan belediye başkanları görevden alınıp yerine iktidar memurları atanıyor.
Dişler bileniyor, yumruklar sıkılıyor.
Hamaset arttıkça yoksulluk büyüyor. Yoksulluk büyüdükçe hamaset artıyor. Hamaset arttıkça kör milliyetçilik topluma egemen oluyor. Giderek Kuzey Kore’ye benziyoruz. Ve muhalefet çare diye yalnızca erken seçimi gösteriyor. İktidar buna ‘Hayır’ diyor.
Ve söz bitiyor!