Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİnsan insanın kurdu mudur?

İnsan insanın kurdu mudur?

Doğal hâlinde insanın tanımlayıcı özellikleri merhamet, işbirliği, yardımlaşma, diğerkamlık ve empatidir. Şempanze ve bonobolardan yunuslar ve kurtlara kadar, toplum hâlinde yaşayan tüm canlılar için bunlar avantajlı ve olmazsa olmaz özelliklerdir. İnsan kötü, bencil, şiddete düşkün bir hayvan değil, toplumsal yaşamın yontup şekillendirdiği iyi ve sosyal bir hayvandır, sosyalizm için biçilmiş kaftan bir yaratıktır.

İnsan iyi bir yaratık mıdır, kötü mü?

İnsanın doğal hâli, yani eğitim, kültür, aile ve toplumun etkileri devreye girmeden önceki hâli nasıldır? İnsan hayatı İngiliz filozof Thomas Hobbes’un 17. yüzyılda savunduğu gibi tüm bireylerin tüm bireylere karşı savaş halinde olduğu, “yalnız, yoksul, kötücül, hayvanî ve kısa” bir şey midir? Yani homo homini lupus mudur? Yoksa, tam tersine, doğal hâlinde insanın tanımlayıcı özellikleri merhamet, işbirliği, yardımlaşma, diğerkamlık (altruism) ve empati midir?

Bu soru şimdilik şurada dursun, devam etmeden önce geçen hafta yayınlanan bilimsel bir araştırmanın sonuçlarını aktarayım size.

Harvard ve Duke üniversitelerinde ders veren Dr. Rachna Reddy ile Michigan üniversitesinden Prof. Henry Wellman’ın yürüttüğü araştırmada, yaşları 2 ile 4 arasında olan 97 çocuk ve Fiona, Henry ve Seymour adlı üç sevimli köpek yer alıyor. Köpekler üniversitenin laboratuvarında bir tel örgünün öte yanında, çocuk bu yanında. Çocuğun olduğu tarafa köpeklerin isteyeceği fakat erişemeyeceği bir gıda veya oyuncak konuyor.

Köpek gıda/oyuncakla ilgilenmezse çocukların dörtte biri yine de gıda/oyuncağı alıp köpeğe veriyor. Köpek ilgilenir, gıda/oyuncağa ulaşmaya çalışır, ağlaşırsa, çocukların yarısı köpeğe yardımcı oluyor, gıda/oyuncağı telin üzerinden köpeğe veriyor.

İki sonuç çıkarıyor araştırmacılar. Birincisi, iki üç yaşında çocuklar bile bir başka canlının (üstelik insan bile olmayan, başka türden bir canlının) ne istediğini anlayabiliyor. İkincisi ve daha önemlisi, hiçbir karşılık beklemeden o başka canlıya yardım ediyorlar.

“Çok küçük çocukların zor durumda olan insanlara (o kişiyi tanımıyor da olsalar) yardım etmek için çabaladığını uzun zamandır biliyoruz. Başka türler için de aynı şeyin geçerli olduğunu göstermiş olduk şimdi” diyor Prof. Wellman.

Burada altı çizilmesi gereken şu: Çocuklar okul yaşında değiller, okula gitmemişler; konuşmaya başlayalı çok olmamış, aileden öğrenme süreci daha henüz yeni başlamış. Yani sergiledikleri özelliklerin kaynağı (çok büyük ölçüde) toplumsal/eğitimsel değil, içgüdüsel. Nedir bu araştırmada sergiledikleri özellikler? Merhamet, yardımlaşma, diğerkamlık, empati.

Bebeklerin öğrenim sürecinin öncesinde yaygın olarak yaptıkları, “içgüdüsel” gibi görünen şeyler, “insan doğası” diye düşünebileceğimiz şeyler, ancak evrim sürecinden kaynaklanıyor olabilir.

Evrim sürecinin nasıl işlediğini en basit şekliyle hatırlayalım. Her canlı üreyerek genlerini çocuklarına aktarır. Zaman zaman bu aktarma sürecinde “fotokopi hataları” (mutasyonlar) olur. Mutasyonların büyük çoğunluğu hiçbir şeyi etkilemez, ama bazıları olumsuz, bazıları da olumlu sonuçlar doğurur. “Olumsuz” şu anlama gelir: Mutasyonla farklılaşmış olan gen, canlının yaşamasını veya üremesini engeller. Bu durumda, o gen zaten yeni kuşaklara aktarılamaz ve yok olur. “Olumlu” bir mutasyon ise, canlıya bir avantaj verir, daha uzun yaşamasını ve daha çok üremesini sağlar. (“Avantaj” örneği olarak, bir böceğin renk değiştirerek düşmanları tarafından daha zor görünür olmasını veya güçlenerek rakiplerini daha sık mağlup edip dişilere daha sık erişim sağlayabilmesini düşünebiliriz.) Burada kilit kavram, daha çok üremek ve dolayısıyla farklılaşmış olan (avantajlı) geni daha çok çocuğa aktarmaktır. Bu gene sahip olanlar hep daha çok üreyebildiği için, zaman içinde nüfusun bütünü bu gene sahip olacaktır. Bu durumda, doğal seçilim bu geni “seçmiştir” deriz. Gerçekte kimse hiçbir şey seçmiş değildir elbet, doğal ve mekanik bir süreç işlemiştir; “seçilim” kelimesini sadece ifade kolaylığı nedeniyle kullanıyoruz.

(Uzun bir parantezle şunu da vurgulamak gerek: Göz veya saç rengi, boy uzunluğu/kısalığı, kalıtımsal hastalıklar gibi bazı fiziksel özellikler dışında, hiçbir gen hiçbir özelliği bire bir belirlemez. Genler böyle çalışmaz. İyilik geni, hırsızlık geni, çalışkanlık geni, eşcinsellik geni yoktur. Süreç çok daha karmaşıktır. Dahası, genler canlıya belli eğilimler verir, bu eğilimlerin gerçeğe dönüşüp dönüşmemesini, az veya çok dönüşmesini, nasıl dönüştüğünü, canlı ile çevresi arasındaki etkileşim belirler. Kısacası, canlıyı sadece genleri değil, sadece çevre değil, ikisi birden belirler.)

Yukarıda aktardığım deneyin sonuçları, Prof. Wellman’ın belirttiği gibi, daha önce sadece insanlarla yapılmış pek çok deneyin sonuçlarını teyit ediyor.

Biri şöyle: Üç yaşında iki çocuk merdivene benzer bir yapıya tırmanarak tepedeki birer ödüle ulaşacak. Ama ödülü alabilmeleri için ikisinin de tepeye varması gerek. Yolun yarısında beklenmedik bir şekilde çocuklardan birine ödülü veriliyor. Çok büyük çoğunlukla, ödülünü alan çocuk öbür çocuğun da ödül alabilmesi için tepeye kadar tırmanmaya devam ediyor. Çıkarılacak sonuç: Çocuklar daha üç yaşında ortak hedef ve işbirliği, yardımlaşma kavramlarını anlıyor.

Max Planck Enstitüsü Evrimsel Antropoloji bölümü yöneticisi Michael Tomasello şöyle yazıyor: “Bir yaşından üç yaşına kadar çocuklar, kültürel geleneklere ve dile bağlı olmayan bir şekilde [yani öğrenilmiş değil, içgüdüsel bir şekilde], başkalarıyla işbirliği içeren faaliyetlere giriyor. Çocuklar, ortak bir hedefi koordine edebiliyor, herkes ödüllendirilene kadar ortak hedefe odaklanabiliyor, başkalarının da ortak hedefe odaklanmasını bekliyor, işbirliğinin getirdiği ortak kazanımları eşitçe paylaşıyor, işbirliği içeren faaliyetten ayrılmaları gerektiğinde izin istiyor, bu faaliyette kendilerinin ve ortaklarının işlevini anlıyor ve hatta gerektiğinde işlevini yerine getirebilmesi için ortaklarına yardım ediyor.”

Bütün bu özellikler aile-toplum-eğitim yoluyla öğrenilmediğine göre, avantajlı oldukları için doğal seçilim tarafından “seçilmiş” ve insan doğasının birer parçası hâline gelmiş olmaları gerek.

Demek ki, başta sorduğumuz soruyu şimdi cevaplayabiliriz.

Evet, doğal hâlinde insanın tanımlayıcı özellikleri merhamet, işbirliği, yardımlaşma, diğerkamlık ve empatidir. Şempanze ve bonobolardan yunuslar ve kurtlara kadar, toplum hâlinde yaşayan tüm canlılar için bunlar avantajlı ve olmazsa olmaz özelliklerdir.

İnsan kötü, bencil, şiddete düşkün bir hayvan değil, toplumsal yaşamın yontup şekillendirdiği iyi ve sosyal bir hayvandır, sosyalizm için biçilmiş kaftan bir yaratıktır.

- Advertisment -