Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIMasa nasıl kazanır?

Masa nasıl kazanır?

Joe Biden, 2020 seçimlerini Trump’ı sosyalistlerden, muhalif Cumhuriyetçilere uzanan geniş bir ittifakı kurarak, kendisini ırkçılıkla suçlayan genç bir siyasetçiyi başkan yardımcısı yaparak ve farklı siyasetçilerle ortak mitingler düzenleyerek, Barack Obama gibi eski siyasetçilerle iş birliği yaparak kazanmıştı, yani kendi “masasını” kurmuştu. Bugün 2023 Türkiye seçimlerinde de “Masa”nın kazanması için Altılı Masa’nın herkesin temsil edildiği, güçlü bir birlikteliğin temel alındığı “ortak bir kampanya” yapması şart. Altı parti liderinin farklı illerde farklı seçmen gruplarını ikna etmeye çalıştığı, bütün belediye başkanlarının kentlerinde seferberlik başlattığı, ortak kabine listesinin ve detaylı ortak politikaların açıklandığı bir kampanya seçmene güven verecek, adayın ve masanın kazanmasını kolaylaştıracaktır.

Haziran 2019. 78 yaşındaki Joe Biden, ABD başkanı olmak için Demokrat Parti’deki başkan adaylığı önseçim yarışını kazanmaya çalışıyordu. 20’den fazla siyasetçinin yarıştığı önseçim kapsamında düzenlenen ilk münazarada Biden beklenmedik bir kişiden ağır bir eleştiri aldı, oldukça yıprandı. 

Kamala Harris milyonların önünde Biden’i beyaz ırkçılarla iş birliği yapmakla suçluyor

Demokrat Parti’nin genç yıldızlarından California Senatörü ve başkan aday adayı Kamala Harris, geçmişte siyah bir çocuk olarak beyazların yaşadığı bir mahallede bulunan okuluna servisle gittiğini anlattı, ardından Biden’in ırkçı senatörlerle iş birliği yaparak 40 sene önce kendisi gibi siyah çocukların beyaz mahallerdeki okullara servisle götürülmesine karşı çıktığını anlattı. Gözleri dolan, sesi titreyen Kamala Harris, büyük bir risk almış, siyah seçmene seslenerek Biden’in kaybetmesine sebep olabilecek bir hamle yapmıştı. Biden cevap veremedi, çünkü şok olmuştu, önseçim yarışı beklediğinden daha çetin geçecekti. 

Bu tartışmadan sadece bir sene sonra Kamala Harris, önseçimi alarak başkan adayı olan Joe Biden’in başkan yardımcısı adayı oldu ve iki isim birlikte Trump’ı yenerek seçimleri kazandı.

Bu sonuç ve tuhaf iş birliği pek şaşırtıcı değildi, çünkü kendisini ırkçılıkla suçlayıp milyonların önünde yerin dibine sokan bir ismi başkan yardımcısı adayı gösteren Joe Biden, 50 yıldır siyasetteydi ve takım oyunu nasıl oynanır, güvene dayalı uzun soluklu ittifaklar nasıl kurulur sorularının cevaplarını gayet iyi biliyordu.

2020 ABD seçimlerinde kurulan bu “masa” Biden ve dostlarına seçimleri kazandırmıştı. Amerikalılar kimseyle uyumlu çalışamayan Trump karşısında solculardan, eski Cumhuriyetçilere farklı siyasetçilerin birlikte çalıştığı Biden kampanyasına bakınca hem kendilerini temsil edilmiş hissetmiş hem de “bu adam ve ekibi ülkeyi yönetmeye hazır” demişti. 

Şartlar, koşullar farklı, fakat 2023 Türkiye seçimlerinde de “masa kazandı” denebilmesi için ortalama seçmenin muhalefete bakıp “bunlar Türkiye’yi yönetmeye hazır” demesi, bunun içinse muhalefetin uzun soluklu bir güven ilişkisi kurması ve takım olarak sahaya çıkması şart. 

Biden ve dostları nasıl kazandı?

Joe Biden, 2020’de başkan adayı olduğunda 78 yaşındaydı, birbirinden karizmatik 20 adayın yarıştığı zorlu bir önseçim sürecinden çıkmış, henüz Trump ile karşı karşıya gelmeden uzun siyasi ömrünün her bir detayı bizzat kendi partisindeki siyasetçiler tarafından gündeme getirilmiş, yıpratılmıştı. İnsanların sağlık sorunlarını öncelediği bir pandemi döneminde, ABD tarihinin en yaşlı başkanı olmak için kolları sıvayan Biden’in evden mümkün olduğunca çıkmamak, COVİD’e yakalanmamak gibi dertleri de vardı. Zira seçim döneminde hastaneye yatması, ağır bir hastalık atlatması kendisine yönelik negatif havayı arttıracak, seçilmesini kesinlikle engelleyecekti.

Biden’in bütün bu endişelerini gideren yardımına koşan dostları oldu. Biden seçim kampanyasının en başından sonuna kadar kendi “masasını” kurdu. Biden’in ilk adımı, önseçimde çetin bir şekilde mücadele ettiği sosyalist Bernie Sanders ile ortak çalışma komisyonları kurmaktı. Bu ortak komisyonlara eşit sayıda solcu siyasetçi ve Biden’i destekleyen ılımlı, merkez Demokrat isim davet edildi, komisyonlar Sanders ve Biden’in politikalarını karşılaştırdı, sosyalist ve merkez, liberal fikirleri derleyerek ortak politika önerileri sundu.

Biden ve Sanders

Biden, önseçimde %26 oy alan sosyalist bir adayı dışlamamış,”düşük oyu var” diyerek küçümsememiş ve eşit temsil sağlayamıştı. Sanders’in gençlerdeki karşılığını görmüş ve kampanyasında savunacağı temel fikirleri birlikte oluşturmayı teklif etmişti. Bu komisyonlarda, ABD’nin en genç siyasetçilerinden Alexandria Ocasio-Cortez ve eski Dışişleri Bakanı John Kerry eş başkanlık dahi yapmış, belki aynı masaya oturmayacak isimler bir arada politika üretmişti. 

Biden mitinginde mikrofonu Pete Buttigieg’e bırakıyor

Biden sadece sosyalist rakibini sürece dahil etmedi, bütün seçmenlere ulaşamama endişesi karşısında önseçim sürecinde %1, %2 oy almış Amy Klobuchar, Pete Buttigieg gibi belki ortalama bir seçmenin adını bile duymadığı isimlerle miting düzenledi, bu isimleri dahi yanına çekmeye çalıştı, hepsine taviz verdi. 

Bir diğer önemli eşik ise, sandığa gitmeme eğiliminde olan siyahlar, gençler ve kadınların desteğini almaktı. Biden önce, başkan yardımcısı olarak genç siyah bir kadın olan Kamala Harris’i seçti. Biden, Kamala Harris’i sadece başkan yardımcısı ilan etmedi, kendisine geniş bir kampanya alanı açtı, Harris seçim boyunca Biden’dan ayrı mitingler düzenledi, farklı seçmen gruplarına odaklandı. 

Kamala Harris ile birlikte başka siyah siyasetçiler de Biden için sahadaydı, fakat en önemlisi eski başkan Barack Obama ve eşi Michelle Obama’nın desteğiydi. Ülkeyi yönetmiş, hala seçmende karşılığı olan Obama çiftinin mitingleri ses getirdi, karı koca ülkenin farklı yerlerini dolaştı, farklı seçmen kitlelerine seslendi. Barack Obama gibi eski bir başkanın sahaya çıkması “Biden bu ülkeyi yönetebilir” algısını da pekiştirdi; zira ülkeyi daha önce yönetmiş hiçbir isim Trump’ı desteklemiyordu.

Biden sadece kendi partisini bir araya getirmekle yetinmedi. Bugün ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olan Jeff Flake gibi birçok Trump karşıtı Cumhuriyetçi’yi kampanyasına dahil etti, mitinglerine davet etti. Yeri geldiğinde kendi seçmeninin tepkisini göze aldı, kürtaj karşıtı olmasına rağmen kendisini destekleyen muhafazakar isimlere kampanyasında söz hakkı verdi. Kaybedecek bir oy dahi yoktu. 

Biden kendisine destek veren Cumhuriyetçilerin neredeyse hepsini onurlandırdı, Flake’in ödülü ise yine ittifakların kurulduğu, kritik bir seçime gidildiği Türkiye’ye büyükelçilik oldu.

Altılı Masa’nın ortak adayı yetmez; ortak Türkiye hayali ve ortak kampanya

Önümüzdeki yakın süreçte, Altılı Masa ortak Cumhurbaşkanı adayını açıklayacak. Herkes doğal olarak bu adayım kim olacağına odaklanmış durumda. Herkesin kazanacak aday, kazanmayacak aday, demokrasi getirecek aday, düzeni devam ettirecek aday kategorileri farklı. Her şey tartışılıyor da neredeyse kimse bu adayın, “ortak” aday olduğuna pek dikkat etmiyor. 

Ortak aday, sadece masanın ortak açıkladığı adaydan demek değil, aynı zamanda kampanyayı masayla ortak düzenleyecek, ülkeyi ortak bir şekilde yönetmeye hazır bir aday demek. Seçimleri muhalefetin kazanıp kazanmayacağını da işte bu “ortaklığın” derecesi belirleyecek.

Neredeyse 1 senedir toplanan Altılı Masa’nın seçim kampanyasını düşünelim. Masanın adayı kim olursa olsun, kazanmak için ortak bir kampanya yürütmek zorundalar. 

İlk olarak, belirli bir koordinasyon içinde olmalılar. Seçim dönemi boyunca “Muhalefette çatlak” başlıklarına sebep olacak derin bir fikir ayrılığı veya iç çatışma yaşamamak için her türlü yaşanan sıcak gelişmeyi hızlı bir şekilde değerlendirmeli, birbirilerine bir mesaj mesafesinde olmalılar. Belki çok basit ama 2018’de muhalif adayların yaptığı gibi aynı anda miting yapıp, birbirilerinin canlı yayınlarını kesmemeli, birbirlerine gölge etmemeli, birbirlerini çürütmemeliler. 

Ocak sonunda açıklayacakları temel politika önerilerini, kendilerine has dille, siyasi duruşla halka anlatmalı, birbirlerine referans olmaktan çekinmemeli, “ülkeyi yönetmeye hazırız, politikalarımız da şimdiden hazır, alın işte burada” diyecek kadar özgüvenli olmalılar.

Birbirlerinin eksikliklerinin, ayrıştıkları noktaların, ulaşamadıkları seçmenlerin farkında varmalı, fakat bunları büyütmek yerine, açıklarını kapamaya çalışmalılar. Başkaları aracılığıyla birbirlerine mesaj, uyarı yollamamalı, bir sıkıntı durumunda doğrudan iletişime geçmeyi adet edinmeliler. 

İşte bütün bunlar olduğu zaman, muhalefet “masa”ya sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunun farkına varacak.

Biraz daha somut düşünelim. Sadece iki ay sonra, seçim startı verildiğinde bu “ortaklık” sahaya nasıl yansır?

Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de coşkulu bir miting yaparken, masaya şüpheyle bakan seküler, sol seçmeni rahatlatacak mesajlar verirken, Davutoğlu Konya’da bugüne kadar muhalefetin yanında durmaya çekinen etkili muhafazakar isimlerle “muhalefete destek” açıklaması yapamaz mı? Gültekin Uysal, Isparta’da Süleyman Demirel’in mezarını ziyaret edip masanın politikalarını tarihi referanslarla merkez sağ seçmene anlatamaz mı? Meral Akşener, bir süredir ara verdiği her seferinde kalabalık mitinglere dönüşen o coşkulu Anadolu ziyaretlerini “masa” ve “ortak aday” için düzenleyemez mi? Ali Babacan, uzun zamandır heybesinde biriktirdiği detaylı eylem planlarını, farklı kimliklere, Kürtlere, dindarlara yönelik “tam” demokrat duruşunu gösterip “muhalefet bu ülkeyi yönetebilir mi, yönetirse ne olur” endişelerini taşıyanlara “endişeye mahal yok” diyemez mi? Temel Karamollaoğlu, hala Milli Görüş camiasında etkili olan isimleri yanına alıp muhafazakar mahalleleri gezip “Bakın biz varız, siz de gelin” diyemez mi?

Altılı Masa’dan biraz çıkalım. Aktif siyasetten ayrılmış, ama etkisi baki, halkta karşılığı olan siyasetçilerin açıklama yapıp adayı desteklemesi, ortak miting düzenlemesi imkansız mı? Sosyalist partilerin, Kürt seçmende karşılığı olan siyasetçilerin, Adalet Yürüyüşü’ne katılan, İmamoğlu’na seçim iptalinde destek veren ünlü isimlerin sürece dahil edilmesi çok mu zor? 2017 referandumunda olduğu gibi Menderes, Özal, Bayar’ın torunlarının, ailelerinin muhalefet lehine açıklama yapması sağlanamaz mı? Saraçhane’ye 101 yaşında giden Nermin Abadan Unat ortak adayla kameralar karşısına geçemez mi?

Altılı Masa’da farklı partilerde bulunan, fakat her partinin tabanında karşılık gören, farklı seçmenlere hitap edebilen, yeni ve dinamik isimler sahaya birlikte çıkıp, kampanyada bayrağı taşıyamaz mı?

Aday olmamaları durumunda Mansur Yavaş’ın Ankara’yı, Erzurum’u, Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz’i, İstanbul’u ortak adayla veya adaysız masa için dolaşması, CHP’li belediye başkanlarının kendi bölgelerinde seferberlik başlatması zor bir rüya mı? Kürtlerin dışlanmadığı bir kampanya imkansız mı?

Altılı Masa’nın sadece ortak politikalarını değil, bu politikaları hayata geçirecek ortak kabine listesini, Merkez Bankası Başkanı’nı, üst düzey kamu görevlilerini açıklaması, ülkeyi bugünden yönetmeye hazır bir ekip ile sahaya çıkması da mı “siyasetin doğasına” aykırı?

Bunların hepsi olası, bunların hepsi mümkün, bunların hepsi gerçekten kazanmak isteyen bir “masa” varsa zaruri.

Masa ancak, herkesin kendisini dahil hissettiği, temsil edildiği, “X, neden Y’i yalnız bıraktı” gibi manşetlere sebep olmayacak güçlü ve sahici bir birlikteliğin gösterildiği ortak bir kampanya yaparak yarının Türkiyesi’ni yönetmeye şimdiden hazır olduğunu gösterebilir. Kampanya döneminde yaşanacak ayrılıklar, olası çatışmalar, küslükler masaya olan inancı ve güveni kıracak, “yönetebilir” algısını kıracaktır.

- Advertisment -