İbrahim Kahveci’nin Karar’daki yazısı şöyle:
“Merkez Bankası yüzde 40 enflasyon ve yüzde 25,0 piyasa beklentilerine rağmen faizi yüzde 15,0’e artırdı. Beklentilerin altında artırılan faiz sonrası kurlar sert yükseliş yaşarken dikkat çeken iki gelişme yaşandı. Bu kez Merkez’den arka kapı satışlarının gelmediği görüldü ve ikinci adım olarak ise Bankaların menkul kıymet tutma zorunluluğu yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürüldü.
Türkiye seçimlere oldukça sakin bir piyasa izlenimi ile gitti. 29 Mayıs ikinci tur seçimlere giderken dolar/TL 19,97 liradan işlem görüyordu. Oysa aynı dolar/TL 1 yıl önce (26 Mayıs 2022)’de 16,37 liradan işlem görmüştü. Bir yıl içerisinde 3,6 lira artışla yüzde 22,0 prim yapan dolar 30 mayıs sonrası 1 ayda 6,15 lira primle yüzde 31,0 prim yapmış oldu. Oysa seçimlerde yönetim değişmemiş ve AK Parti ilk sırada yer alırken Recep Tayyip Erdoğan da yüzde 52,0 oy oranı ile yeniden Cumhurbaşkanı seçilmişti. Peki değişen neydi de dolar bir yılda yaşadığı yükselişin 1,5 katını son 1 ayda yaşadı?
Bunun iki önemli faktörü var. İlki sadeleşme ve sadeleşme beklentisi… İkincisi ise arka kapı yönteminin rafa kaldırılma planı. Nitekim Merkez Bankası’nın son bir hafta içerisinde döviz pozisyonunda yaklaşık 8,8 milyar dolarlık iyileşme görülüyor. Son 1 ayda Merkez Bankası önce arka kapı yöntemini sığlaştırdı ve son bir haftada ise arka kapı yöntemini tamamen kapattı. Yani artık 128 milyar dolar olayında olduğu gibi veya son bir yıldır bundan daha fazla döviz satışında olduğu gibi Merkez Bankası yurtdışından swap gibi veya çok yüksek faizle veya da özel ikili ilişkilerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağladığı dövizleri sırf içeride kur dengesi sağlamak için kamu bankaları eliyle satmayı durdurdu. Arka kapı satışı kapatılınca dövizde sert yükselişin de önü açılmış oldu.
İkinci adım ise Bankaların tahvil tutma zorunluluğunun yüzde 10 limitinden yüzde 5 limitine düşürülmesi oldu. Böylece bankalar kredi verirken satın almak zorunda olacakları ucuz fiyatlı tahvillerden de kısmen muaf tutulmuş olacaklar. Ve daha rahatlıkla kredi verme imkanı elde edecekler.
Geçen hafta en çok tartışılan konu şüphesiz Merkez Bankasının faiz kararı oldu. Daron Acemoğlu’nun önce “çok fazla olmamalı” uyarısına rağmen açıklanan oranın yüzde 15,0 olması piyasalarda şok etkisi yarattı. Enflasyonun bile yüzde 40’larda seyrettiği bir dönemde mevduat faizleri bile yüzde 40’lara ulaşmışken yapılan yüzde 6,5’lik faiz artışı piyasalarda kuru ateşledi. Daron Acemoğlu’nun bu artışı ters etkili nitelemesi bile bu işin boyutunu ortaya koyuyor. Nitekim son bir kaç günde kurlarda sert hareket yaşanırken Merkez Bankası eskisi gibi arka kapıya yönelmedi. Adeta faiz-kur dengesini piyasalara bıraktı. Ve kendisine gelen normal dövizleri rezervlere ekleyerek fiyatların serbest piyasada oluşmasına göz yumdu.
Merkez Bankası neden kurlara dokunmuyor? Veya neden arka kapıyı kapattı? Bu soruların cevabı iki şekilde olabilir. İlk olarak geçmiş dönemde alınan swaplar dahil yüklü borç ödemeleri için gereken döviz miktarı kasada yok. Vadeli gelecek olan ödemeler için Merkez Bankası artık döviz biriktirmeyi tercih etmiş olabilir. Çünkü swap faizleri tabiri caiz ise tefeci faizleri gibi ülkeye büyük maliyet bindiriyor. İkinci neden ise piyasaların serbest bırakılması ile gerçeklerin herkes tarafından görülmesi sağlanabilir. Bugüne kadar bütün sorunların üstü örtülerek sürdürülen suni ekonomi ile adeta yüzleşmek zamanı geldi de geçiyor bile. Merkez Bankası yeni politikası ile aslında ilerleyen günlerde gerçek dengenin sağlanması için gereken ortamın da görülmesini amaçlamış olabilir. Bu sayede önümüzdeki faiz artırım sürecinde elini de güçlendirmiş olacaktır.
Sadeleşme politikasına ilişkin sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulunan Serkan Özcan “Makyaj değil gerçek para politikasına ihtiyaç var” dedi. Serkan Özcan “Koskoca Türk bankacılık sistemini safsatadan ibaret bir tezi uygulayabilmek için anormal düzenlemelerle kilitlediler! Para politikasında anlamlı bir değişiklikle samimi bir enflasyon mücadelesi yapmadıkları sürece, bu düzenlemelerden kolay kolay kurtulamayacaklarını da biliyor olmalılar! Bu geceki düzenlemenin de en çok son kur artışı nedeniyle TL varlıkların toplam bilanço içindeki payının hızla gerilemesine bağlı olarak yapıldığını düşünüyorum! Derhal samimi, bilimsel veriye dayanan, ulusal ve uluslararası yatırımcıları ikna edebilen, “makyaj değil gerçek” bir para politikasına ihtiyaç var! Bu yapılmadığı sürece atılan her adım bedeli büyütecek!” açıklamasında bulundu.