Ana SayfaRÖPORTAJRÖPORTAJ | TCK’yı hazırlayan Prof. Dr. İzzet Özgenç: “Başsavcı’nın yazısındaki iddialar suç...

RÖPORTAJ | TCK’yı hazırlayan Prof. Dr. İzzet Özgenç: “Başsavcı’nın yazısındaki iddialar suç duyurusu mahiyeti taşıyor, erişim engeli hamamın namusunu kurtarma amaçlı”

2005’de yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan iki isimden biri olan Prof. İzzet Özgenç; İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın, İstanbul Anadolu Adliyesi’ndeki şüpheli adli işlemlerle ilgili HSK’ya yazdığı şikayet mektubu hakkında Serbestiyet’e konuştu: “Bu iddialar, suç duyurusu mahiyeti taşımaktadır.” “İstanbul gibi bir metropol kentte Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan bir kişi, HSK’ya gönderdiği, yargının hâl-i pûr melâlini izah eden bu dilekçesinin içeriğini medya organları aracılığıyla kamuyla paylaşmasının doğru bir davranış olmadığının bilincindedir. Buna rağmen, böyle bir yol tercih etmesine kendisini sevk eden faktörler mevcuttur. Bu faktörlerin başında, yargıdaki çürümüşlük halinin geldiğini belirtmekle iktifa etmek isterim. Verilen erişimin engellenmesi kararı, hukukî mülahazalarla alınmış bir karar değildir; bu karar, hamamın namusunu kurtarmak amacına matuftur.”

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ya gönderdiği, İstanbul Anadolu Adliyesi’ndeki şüpheli işlemlerle ilgili yazısıyla ilgili haberlere erişim engeli ve yayından kaldırma kararı getirildi.

Başsavcı Uçar, HSK’ya gönderdiği yazıda; para karşılığında erişim engeli kararları alındığı, usulsüz tahliye kararları verildiği, hakimlere kimi kararlar öncesinde müdahalelerde bulunulduğu gibi iddialara yer vermişti.

Uçar’ın HSK’ya şikayet yazısını, 2005’de kabul edilen yeni Türk Ceza Yasası’nı Prof. Adem Sözüer ile birlikte hazırlayan ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç ile konuştuk

“İddialar, suç duyurusu mahiyeti taşımaktadır”

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK Genel Sekreterliği’ne gönderdiği bilgilendirme yazısı, kamuoyunda büyük ses getirdi. Uçar, bazı yargı mensuplarının da adını verdiği yazıda, İstanbul Anadolu Adliyesi’nde yaşanan ve kendisi de dahil Adliye’deki görevli kimi yargı mensuplarınca şüpheli olarak değerlendirilen birçok adli işlemden söz ediyor. Uçar’ın yazdıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pek çok medya organında yer alan haberlere göre, İstanbul’da bir Cumhuriyet Başsavcısı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na gönderdiği bir yazıda İstanbul’da ve özellikle görev yaptığı adliye çevresinde yargı görevi yapan kişiler tarafından çok sayıda suç oluşturan fiilin işlendiği yönünde iddialarda bulunmuştur.

Yazı içeriğinde, yargı görevi yapan belirli kişilerin isimleri de zikredilerek, başta rüşvet olmak üzere pek çok ağır suçun işlendiği yönünde iddialarda bulunulmuştur.

Bu iddialar, suç duyurusu mahiyeti taşımaktadır. Hakkında suç duyurusunda bulunulan kişilerin Hâkim ve Cumhuriyet savcısı gibi yargı görevi yapan kişiler olması dolayısıyla bu kişilerle ilgili soruşturma yapmakla Hakimler ve Savcılar Kurulu görevli kılınmıştır.

“Başsavcı’nın böyle bir yol tercih etmesine kendisini sevk eden faktörler mevcuttur”

Soruşturma işlemleri esas itibarıyla gizlidir. Bu nedenle, söz konusu suç duyurusunun içeriğinin medya ile paylaşılması, suç duyurusunda bulunan kişinin de ceza sorumluluğunu gerektirir.

Bu husus bir yana, söz konusu yazı içeriğindeki iddialar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargısının güvenilirliğini sarsacak mahiyet taşımaktadır.

Bu iddialar karşısında, ilgili kişiler hakkında adlî soruşturma başlatılarak, iddia konusu hususların doğruluğunun, gerçekliğinin araştırılıp tespit edilmesi ve sonuçtan kamunun bilgilendirilmesi, beklentimizdir.

Ancak, bu olayda dikkate alınması gereken başka bir husus mevcuttur:

İstanbul gibi bir metropol kentte Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan bir kişinin, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na gönderdiği, yargının hâl-i pûr melâlini izah eden bu dilekçesinin içeriğini medya organları aracılığıyla kamuyla paylaşmasının doğru bir davranış olmadığının bilincindedir. Buna rağmen, böyle bir yol tercih etmesine kendisini sevk eden faktörler mevcuttur. Bu faktörlerin başında, yargıdaki çürümüşlük halinin geldiğini belirtmekle iktifa etmek isterim.

“Bir Yargıtay Üyesi’nin bir televizyon kanalı üzerinden kendisini savunmaya çalışması, çürümüşlük halinin kanıtı”

Yargıdaki çürümüşlük hali ile ilgili olarak ibretlik bir olaydan daha söz etmek isterim.

Suça bulaşmış kişilerle sahabet ve özellikle parasal ilişkilerinin olduğu iddia edilen bir Yargıtay Üyesi’nin, doğruluğu konusunda henüz bilgi sahibi olmadığımız bu iddialar karşısında bir televizyon kanalı üzerinden kendisini savunmaya çalışması, bu çürümüşlük halinin en önemli kanıtıdır.

Hakkındaki iddialar doğru olmasa bile, bu kişinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yargı erkine itibar kazandırabilmek için, Yargıtay üyeliğinden behemehal istifa etmesi gerekir. Toplumda yargıya güven tesisi sürecini bu istifa ile başlatmak gerekir.

“Yargıtay Başkanı suç işlemiştir”

Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin bu skandal olay karşısındaki tutum ve davranışlarının da işgal ettiği makamın mehabeti ile telifi kabil olmadığı ortadadır.

Yargıdaki çürümüşlük sürecinin önüne geçmek amacıyla, Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin de bu makam işgaline bir an evvel son vermesi gerekir.

Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin, mevzuat gereği olarak, bu Yargıtay Üyesini istifaya davet etmesi gerekirken, hakkındaki iddiaların yer aldığı soruşturma dosyasının içeriğinden haberdar olabilmek için İl Emniyet Müdürünü makamına çağırması, diğer bir skandal olaydır. Sayın “Yargıtay Başkanı”, bu davranışıyla bir suç işlemiştir.

“Erişim engelleme kararı, hamamın namusunu kurtarmak amacına matuftur”

Bu konuyla ilgili haberlere erişim engeli getirildi. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

İstanbul’da Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan bir kişinin Hakimler ve Savcılar Kurulu’na gönderdiği bir yazı içeriğine ilişkin olarak medya organlarında yer alan haberlerle ilgili olarak verilen erişimin engellenmesi kararı, hukukî mülahazalarla alınmış bir karar değildir; bu karar, hamamın namusunu kurtarmak amacına matuftur.

Yargının bağımsız ve tarafsızlığını sağlamak, kararların baskı ya da telkinler altında verilmesinin önüne geçmek, toplumda Hâkim ve savcıların satın alınamaz olduğu hususunda güvenin tesisi için, Türkiye’de yargıyı kirleten bu olaylarla ilgili olarak Hukuku işletmek yeterli olur.

- Advertisment -